Notu hızla katlayıp çantama attım. İki günde dört not. Bu kadarı da fazlaydı. Ciddileşmeye başlamıştı bu iş.
"Arven çok güzel söyledin." Esila gelince hiçbir şey olmamış gibi davranmaya çalışmışım. Bilmemeleri kendileri için şuan iyiydi. Belki daha sonra söyleyebilirdim.
"Mesut beyde beğendi galiba artık çalışırım burada."
"Yüzün kireç gibi Arven. Ne oldu bir şey mi oldu?"
"Hayır gayet iyiyim ne olabilir?"
"Arven bana yalan söyleme biri bir şey mi yaptı. Yoksa yine not felan mı geldi. Arven lütfen benden bir şey gizleme." Esila telaşlanmıştı. O benim gibi soğukkanlı olamıyordu maalesef ürküyordu. Ondan gizlemeyecektim zaten, ama şimdi değildi.
"Seni dinliyorum Arven."
"Evde konuşalım lütfen. Can'a bir şey belli etme."
"Tamam ama saklamayacaksın Arven tamam mı?"
"Tamam söz ama şimdi gidelim." Esila ile Can'ın yanına gidip oturduk."Sarı mükemmeldin. Hiçbir şey kaybetmemişsin, yine sesin ne kadar daha güzel olabilir diye düşündürdü beni."
"Teşekkür ederim Can. Gidelim mi artık."
"Bir şarkı için mi geldik."
"Bu denemeydi beğendiler. Bundan sonra daha fazlası için geleceğim." Eşyalarımızı alıp çıkmadan Mesut bey ücretimi verdi. Sadece bir deneme için çok fazla bir ücret vermişti. Şimdi bu veriliyorsa söylemeye başladığımda ne olurdu acaba? Kafeden çıkacağımız sırada iki adam bizi durdurdu?
"Merhabalar." Can bir adım öne çıkıp konuştu.
"Merhaba?" Soru sorar nitelikteydi bu merhaba kelimesi. Adamın suratında yılışık bir ifade vardı. Anlaşılıyordu neden önümüze geçtiği.
"Bayanlar senin değilse biz bir tanışalım birader."
Bayanlar senin değilse mi demişti. Neydi bu kadınlar eşya mı?
"Kadınlar benim değil! Kadınlar kimsenin objesi, sitres topu, uçkuru zevki değildir!" Diyip adama sert bir kafa indirdi Can. Adamın burnunu tutarak geriye doğru sendelerken diğer adam ise Can'a yumruk attı. Esila ile göz göze gelip ne yapacağımızı anlamıştık. Aynı anda adamın üzerine atlayıp vurmaya başladık.
"Delirdiniz mi lan siz bırakın manyaklar." Can bir kişiyi hallederken Esila ile bende birisini hallediyorduk. Öyle kolay olmamalıydı kadınlara bulaşmak. Adamlar bir anda çoğalınca yine yapmamız gerekeni yapıp arkamıza bakmadan arabaya doğru kaçmaya başladık ama arabaya binemedik.
"Kızlar ben halledecem çabuk hızlı koşun karakola çabuk!" İtiraz etmeye fırsat yoktu. Can'la yollarımızı ayırıp Esila ile deli gibi koşuyorduk. Peşimizde iki kişi vardı. Nasıl bir anda çoğalmıştı bunlar anlamış değildim.
"Arven çok mu yakınlar bize."
"Bakamıyorum Esila. Şimdi ayrılacaz tamam mı karakolu sen biliyorsun ben değil. Sen hemen karakola gidiyorsun."
"Saçmalama Arven."
"Esila dediğimi yap. Can orda kaç kişi ile tek başına."
"Dikkat et Arven koşarken polisi ara." Esila'yi ikna edip tamam dedikten sonra yollarımızı ayırdık. Konuşurken koşmak ne kadar yorucuydu. Adamların birisi de değil ikisi peşime düşmüştü. Koşmaya gücüm kalmamıştı. Çantamdan telefonumu çıkarmaya çalışırken bir ara sokağa girdim. Kimsede mi olmazdı etrafta. Telefonumu çıkardığım an sendeleyip yere düştüm. Lanet olsun!
"Nereye kadar kaçabileceğini sandın oruspu." Nefret ediyordum bu ithamlardan. Yerimden hızla kalkıp çantamın zincir kısmını elime alıp adamın suratına vurdum. Diğer adam beni belimden tutup kenara savurdu. Üzerime gelip bana vuracağı sırada bir adam onu tutup yumruğu suratına geçirdi.
"Sen kimsin lan!" Adam tekrar yumruğunu diğer adama geçirdi.
"Ecelin" iki kişiyi de iyice benzetmişti. Adamlar yerden kalkıp kaçtılar. Gelen adam üzerime doğru gelince bir kaç adım geriye gittim.
"İyi misin bir şey yaptılar mı?"
"İyiyim teşekkür ederim. Siz iyi misiniz?" Adam kafa sallamıştı sadece. Cebinden telefonunu çıkarıp bir kaç tuşa basıp kulağına götürdü.
"Tekin! İki kişi sizin oraya doğru geliyor hallet." Diyip telefonu kapatıp cebine attı. Eli kanıyordu ama.
"Eliniz kanıyor." Benim dememle farketmiş olacak ki eline baktı ama umursamadı bile.
"Önemi yok evinize kadar bırakayım sizi araba şurada."
"Hayır teşekkür ederim kendim gidebilirim." Arkamı dönüp gideceğim sırada aklıma gelen şey ile durdum. Hızla arkamı dönüp adama baktım zaten gitmemiş öylece duruyordu.
"Siz o gece ki adamsınız." Adam benim dediğimi es geçmiş başka bir şey söyledi.
"Bu saatte buralar tehlikeli olur evinize kadar bırakayım sizi."
"Bırakın şimdi evi felan. Tesadüf olamaz değil mi? Siz o adamsınız."
"Tesadüf diye bir şey yoktur. Aynı yollar vardır."
"Siz beni mi takip ediyorsunuz?"
"Madem arabaya binmiyorsunuz gideceğiniz yere kadar eşlik edeyim size buyrun." Adam eli ile yolu gösterdi gitmem için.
"Gerek yok istemiyorum. Siz kendi yolunuza gidin lütfen." O geceki adam olduğuna emindim bir insanı tanımayacak kadar aptal değildim. Ayrıca kendisi de inkar etmedi. Kimdi bu adam karşıma çıkmıştı ikinci kez. Adama bir şey daha demeyip yoluma koyuldum. Telefonum çaldığında çantamdan çıkarıp kulağıma götürdüm.
"Arven nasılsın iyi misin?"
"İyiyim Can siz nasılsınız Esila nasıl?"
"İyiyiz bir sorun yok neredesin almaya geliyorum."
"Bir ara sokak gece klüpleri var hemen aşağısında."
"Tamam biliyorum orayı bekle geliyoruz hemen."
Telefonu kapatıp bir köşeye geçip beklemeye başladım. Adam hala gitmemiş beni izliyordu. Cebinden ihtiyarı bir şekilde sigara paketini çıkarıp bir dal ağzına götürüp yaktı. Derin bir soluk alıp dumanını gökyüzüne doğru üfledi. Ne anlardı insan boş dumanı içine çekince.
"Arkadaşlarım geliyor gidebilirsiniz." Adam cevap vermeyip sigarasını içmeye devam etti. Ya sabır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTARE
Teen Fiction+Yıldızlar yükseklerden daha güzel görünür Siriüs. -Dağlar buna müsait mi? +Dağlar yıldızına hep müsait. Nereden bilebilirdi kimsesizliğini kimselerin dolduracağını, nereden bilebilirdi bir DAĞ'ın gölgesinin ancak bu kadar güvenli olduğunu, nerede...