Gelmemişti bu sefer. Belki başka kurtardığı insanlarda vardı. Belki de Can'ın dediği gibi hâyâl ürünü müydü? DEĞİLDİ! Öyle olsa bir kere görülür iki kere görülür ve hâyal olur. Beş kere görme ile değil.
Gözümdeki yaşlar dolup taşmış birazdan tüm şehri sular altında bırakacak gibi akıyordu. Yağan yağmurla yarışıyor. Saydım defalarca saydım. Aklımdakileri unutmak için saydım. 7 kere saydım. 77 kere saydım. 141 kere saydım. 521 kere daha saymaya başladım. Umarım ömrüm o sayıya gelecek kadar yoktur. Çok yoruldum çok. Bilinlemezler, akıl oyunlarından en çokta şu çaresizlikten çok yoruldum. Rüya olsa uyusam şu gaflet uykusunu sonrada uyansam da versem bu kötü rüyanın sadakasını. Olmaz mıydı? Tabi ki olmazdı. Hayat bulmuş bir tane vurmadan olur muydu?"Bir şey yok iyisin tamam mı?" Karşımda duran adam benimle birlikte kaldırıma oturmuş öylece bana bakıyordu. Vardı bir şey hatta o kadar çok şey vardı ki. Her şeyi sayarken, ilk kez bunları saymadım.
"Hadi gidelim. Hava soğuk hasta olursun."
"Ben doktorum biliyor musun?"
"Evet biliyorum."
"Doktorlar hasta olmaz."
"Yinede kalkalım buradan. Oturmak istersen arabada saatlerce otur."
"Baban kimsesiz çocuklara bakıyor."
"Biliyorum."
"Bende kimsesizim beni neden bulmadınız."
"Bulduk işte."
"Büyüdüm ama sayılmaz ki."
"Beden büyür genişler kalıplarımız. İçinizdekiler aynı durur."
"İçimi yiyip bitirdim. Afiyet olsun mu bana?" Adam hafif bir tebessüm ile baktı sadece. O da üzülmüştü acımıştı bana kesin.
"Bana acıma!"
"Sana acımıyorum."
"Öyle baktın."
"Nasıl?"
"Böyle." Diyip kafamı yana yatırdım ve onun gibi gülümsedim. Adam bu yaptığım komik bir şeymiş gibi gülümsemesini genişletti.
"Hani doktorlar hasta olmazdı. Bak üşüttün bile kafayı." Beni tek hamlede yerden kaldırıp arabaya doğru yürüdü. Arabaya bindirip kapıyı kapattıktan sonra kendi tarafına geçip bindi. "Gitmek istediğin bir yer var mı?" Düşündüm o kadar çok vardı ki düşünmem iki saniye bile sürmedi. "Yok." Arabasını çalıştırıp ana caddeden çıkıp tanıdık bir yola saptık. Sesimi çıkarmadım. Cama yaslı kafam yeterince konuşuyordu zaten.Bir kaç saat önce çıktığım bu büyük evin bahçesine geri geldik. "Neden geldim buraya?"
"Gitmek istediğin bir yer sordum yok dedin. Bizde buraya geldik. Hadi in bakalım."
O arabadan inince bende inip peşine takıldım. "Ya ben çok suçlu bir insansam ve beni polisler ondan arıyorsa?"
"Yani?"
"Suçlu birisini evine mi alıyorsun?"
"Suçsuz olmayan birisi var mı?" Adımlarını durdurup bana dönerek sordu.
"Sen suçlu musun?"
"Belkide çok." Sessizce ağzının içinden mırıldanarak evin kapısına yürüdü. Bende onun arkasından yürüdüm. Kapıya ulaşıp tıklattı.
"Ben ne yapacağım burada?"
"Ne yapmak istiyorsan onu yap."
"Bir şey yapmak istemiyorum."
"Tamam onu yap o zaman." Kapı açıldığında içeriye girip benim gelmemi de bekledi. Tedirgin değildim aslında. Sadece gariptim. Hiç bilmediğim ve tanımadığım insanların evinde sığınmacı mı olacaktım.
"Gelmiyor musun?" Karşımda durmuş içeriye girmemi bekliyordu.
"Bilmiyorum. Kötü hissediyorum."
"Gir içeriye ve kötü hissetme sebebi anlat, sonra karar veririz bilip bilmemeye." Dediğini yapıp kapıdan içeriye girdim. Kocaman salon tekrardan gözlerimin önüne serildi. Varis bey ortalıkta görünmüyordu. Yatmış olabilirdi. Dağhan beyin peşinden salona gidip bekledim.
"Otur Arven." Tam karşısındaki koltuğa oturup parmaklarımı saymaya başladım.
"On."
"Efendim."
"On tane parmağın var." Dışımdan da saymamıştım. Utanmıştım da bu dediğine çünkü beni akli dengesi yerinde olmayana birisi sanacak. Yakında o da olmayacaktı o bir gerçek tabi.
"Anlatmak ister misin? Neden polisler olduğunu evde ve seni neden aradıklarını." Öyle anlat diyince anlatılmaz ki. Kimse adam bıçakladım ondan diyemezdi. En azından vicdanı olan insanlar.
"Anlatmasam bile illaki bir sekile öğrenirsiniz siz. Adamlarımıza dersiniz söylerler değil mi?"
"Hayır öğrenmem." Nasıl Esila'nın numarasını bulduysa iki dakika bile geçmeden, eminim bu konuya da çok rahat bir şekilde öğrenirdi.
"Eminim ki öğrenebilirsiniz Dağhan bey.
"Öğrenemem demedim öğrenmem dedim. İznin olmadan kimsenin hayatına karışmam. Bu yüzden araştırma yapıp öğrenmek istesem öğrenirim ama bunu duymak istedim."
"Amcamı bıçakladım bu yüzden." Tek çırpıda ağzımdan cıkıvermişti kelimeler.
"Sebebi ne?"
"Şiddet, hakaret, parama el koyma ve bir çok şey daha.
"Sorun yok o zaman tutuklanmazsın." Yüzünde sakinlik vardı ama elleri öyle demiyordu. Koltuğun kenar kısmına koyulu elleri, birisi ritim tutturmuş bir diğerini ise yumruk yapmış yumruk atacak yüz arıyor gibiydi.
"Nereden biliyorsunuz."
"Kanunlarımdan." Anlamamıştım bu dediğini ama fazla da bir şey sormak istemiyordum. Tanımadığım insanlarla fazla yan yana olmuştum, bari seslerimiz biraz uzak olsun birbirlerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTARE
Teen Fiction+Yıldızlar yükseklerden daha güzel görünür Siriüs. -Dağlar buna müsait mi? +Dağlar yıldızına hep müsait. Nereden bilebilirdi kimsesizliğini kimselerin dolduracağını, nereden bilebilirdi bir DAĞ'ın gölgesinin ancak bu kadar güvenli olduğunu, nerede...