Hayat böyle bir şeydi. Nereden neler geleceğini kestiremezsiniz. Kimisini kabul eder bir şans görür, kimisini ise kabul etmez isyan eder ve kendini en aciz insan görürsün. Çok güçlü gördüğümüz kişiler görünüşüne aldandığımız, aslında yanlız kaldıklarında veya zaaflarının yanında en güçsüz insanlar olabilirdi. Bizler hangisiydik acaba? Acizlerden mi? Şanslılardan mı? Yoksa çok güçlü görünüp zaaflarımızın yanında yenilenlerden mi?
Dağhan şuan yeniliyordu."Hergün buraya geliyorsun kimsin sen oğlum?"
"Oğlun Dağhan!"
Annesiydi Dağhan'ın. Birini çok seversin ve en anlamlı anıların arasında kalır ki tekrar tekrar onu hatırlayıp yâd edersin. Sonra bir şey olur ki o bizi hatırlamaz. Anılarını tek başına yaşamak zorunda kalırsın. Bence bu en büyük aciz kalmalardan bir tanesiydi.
"Geçen seferde geldin sen. Birine mi benzetti acaba?"
Biraz önce oğlunu hatırlayan kadın şimdi oğlunu yabancı bir adam sanıyordu. Çok acıydı bu. Yaşayan birisini kaybetmek gibi.
"Hayır doğru geldim Süreyya hanım. Yanlış konumda olan sizsiniz!"
Dağhan sinirli bir şekilde annesine konuştu. Kadını bu durumdan suçlamıyordu umarım.
"Lütfen çıkın dışarıya. Kızım söyler misin çıksın?"
Dağhan tam çıkacakken kadına tekrar dönüp durdu. "O'nu hatırlıyor musun?" Ondan kastı bendim galiba? "Evet tabi ki onu oğlum getirdi. Annesine söz vermişti ve sözünü tuttu." Beni hatırlayıp oğlunu bilmemek Dağhan'ı çok incitmiş olmalı. Oturduğum yerden kalkıp Dağhan'ın yanına gittim. "Biraz dışarıya çıkalım mı?" Kafa sallayıp dışarıya çıkınca bende arkasından çıktım.
"Hastalığından ötürü olabilir. Normaldir bunlar. Beni bir kaç dakika önce gördü, bu yüzdendir hatırlaması."
"Bunu sorun etmiyorum Leyan. Aksine sevindirdi beni. En azından birisini hatırlıyor."
"Benden yapmamı istediğin şey ne? Hangi şekilde tedaviye başlayalım?"
"Bilmiyorum Leyan. Eve götüremiyoruz. Hatırlamadığı zaman kriz geçiriyor ve yine geliyoruz buraya."
"Tamam o zaman. Ben gelirim her gün buraya."
"Gelir misin gerçekten?"
"Gelirim tabi ki neden gelmeyeyim."
"Ben birazdan geleceğim. O sürede sende annemle ilgilenirsin." Dediği şeye kafa sallayıp tekrardan odaya girdim. Kadın yatağına oturmuş boş boş duvara bakıyordu. Süreyya idi ismi.
"Süreyya hanım." Sesimi duyup bana bakmadı ama yine de konuşmaya devam ettim.
"Hadi birbirimizi tanıyalım olmaz mı?" Bu sözüme de cevap vermeyince nasıl ilgisini çekebilirim diye düşündüm. Odasına baktığımda yatağının hemen yanında bir fotoğraf vardı. İki küçük çocuk bir adam ve kadın. Adam ve kadın Varis beyle Süreyya hanım olabilirdi. Çocuklardan birisi Dağhan'a benziyordu. Fotoğrafta bile sert çehresi ile bakmış yanındaki çocuk ise elini Dağhan'ın omzuna atmış güzel bir poz vermişti. O çocuk kimdi bilmiyorum ama Dağhan'dan büyük olduğu fotoğrafta görünüyordu. Nereden konu açacağımı bulmuştum.
"Bu fotoğraftakiler kim Süreyya hanım?" Kadın kafasını bana çevirip daha sonra eline çerçeveyi alıp baktı. Gözleri dolu dolu olunca bakışlarını bana çevirip konuştu. "Bu varya gördüğün benim oğlum." Eliyle gösterdiği çocuk Dağhan'ın omzuna eline atan çocuktu. Kardeşlerdi demek ki. "Peki bu kim?" Dağhan'ı gösterip sordum. "O'da benim benim oğlum. Ama yanıma hiç gelmiyor annesini unuttu galiba." Halbuki biraz önce yanındaydı. "Diğer oğlunuz nerede?" Kadının gözünden bir damla ya çerçeveye düştü. "Gitti o. Çok uzaklara. Gelemez."
"Çağırsak gelir mi?"
"Gelmez çünkü Allah çağırdı onu yanına." Ölmüştü. Yüzümdeki şaşkınlığı eski haline getirip sordum.
"Peki nasıl öldü?" Süreyya hanım kafasını hızlı bir şekilde bana kaldırıp konuştu.
"Şşştt öyle deme! Bak ne diyor ayette 'Allah yolunda şehit olanlara ölü demeyiniz. Onlar yaşıyorlardır zira siz bunu bilemezsiniz.' Öyle deme tamam mı?" İçimde bir yerde bir şeyler koptu. Bir anne hem gururla hemde acı ile bir evladını nasıl dillendirirse Süreyya hanımda öyle dillendirdi. Diyecek bir şey bulamadım. Gözümden usulca bir yaş düştü kucağıma. İlk defa boş yere akmadı bu gözüm. Akmayı hakketti.
"Çok güçlü bir annesiniz siz."
"Her anne güçlüdür kızım." Benim annemde öyleydi ama sonradan gücü tükenmişti. Çok yormuştu belki de hayat annemi. Bazen ölüme bile şükür eder insan. Çünkü adı bellidir öldü dersin. Ama hayatta iken öldü diyemezsin, ne denir ki zaten bu hisse? Dağhan ne diyordu acaba annesinden için? Varla yok arasında bir çizgi varsa o çizgi tam olarak buydu.
"Senin annen nerede?"
"Benim annemde melek oldu." Kadın şefkatli bakışları ile ellerimi tuttu. "Biliyorum biliyorum. Yüzünde var o eksiklik." Öyle anlaşılır mıydı ki? Belki de anne olduğu için anlamıştı.
"Süreyya hanım sizinle biraz sohbet etmek isterim."
"Ediyoruz ya zaten."
"Evet tabi ki ediyoruz ama farklı bir konudan konuşmak isterim. Sizin ile alakalı, neden burada olduğunuzla alakalı. Sizde isterseniz eğer."
"Tamam konuşalım."
"Hastalığınızı biliyor musunuz?" Kafasını usul usul salladı. "Evet unutuyormuşum her şeyi." Farkındaydı hastalığının. Bu da önemliydi.
"Biraz önce odada olan bir adam vardı hatırlıyor musunuz?"
"Hatırlıyorum tabi ki hep gelir buraya sonra gider."
"Süreyya hanım o adam bu çerçevedeki gelmiyor dediğiniz oğlunuz. Dağhan." Kadın biraz sinirlenmiş olacak ki hiddetle kafasını iki yana salladı. "İnsan evladını unutmaz. Ben Dağhan'ımıda hatırlıyorum Korhan'ımıda!" Kadının oturduğu yerden kalkıp pencerenin yanına gitti.
"Süreyya hanım küsmeyin bana. Haklısınız insan evladını unutur mu? Asla unutmaz. Sizde unutmadınız. Bazı zamanlar aklımız bizimle oyun oynar. Anılarımızı unutturur bize. Yaşanmamış gibi davranırız. Birisi gelir ve der ki bunlar bunlar oldu, ben buyum beni tanıdın mı? Gibi binlerce soru. Aklımızı zorlarız ama öyle bir bilgi haznemizde yoktur. Buda aklımızın bize oynadığı bir oyun. Amacımız bu oyunu kazanmak olsun. Eğer ki bu oyunu kazanırsak sevdiklerimizi de kazanırız." Kadın yüzünü bana dönüp dinlemeye başladı. Yanına gidip elinden tutarak camın önündeki koltuğa oturttum. Bende karşısına oturdum.
"Biraz önceki sizin oğlunuzdu demem sizi aldatmaca değil. Hatırlamamanızda sizin suçunuz değil. Biraz önce siz dediniz ya evet bir hastalığım varmış hatırlamıyormuşum diye, aslında bilincindesiniz her şeyin. Ve o kişiyi tanımamanız sizi ve onu birbirinize yabancı yapmaz."
"Nasıl iyileşeceğim ben peki?"
"Biraz önceki gibi yapmadan. Siz farkında değilsiniz onun oğlunuz olduğundan. Ama o annesinden emin sizi biliyor tanıyor. Ve annesinin böyle yapması onu çok üzüyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTARE
Ficțiune adolescenți+Yıldızlar yükseklerden daha güzel görünür Siriüs. -Dağlar buna müsait mi? +Dağlar yıldızına hep müsait. Nereden bilebilirdi kimsesizliğini kimselerin dolduracağını, nereden bilebilirdi bir DAĞ'ın gölgesinin ancak bu kadar güvenli olduğunu, nerede...