~TEVÂFUK~

9 4 3
                                    

"Ben nereye gidiyorum?""Ağrı'ya benimle ve annemle

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Ben nereye gidiyorum?"
"Ağrı'ya benimle ve annemle." Kollarımın altından kaldırarak beni arabanın kaputundan indirdi.
"Bas bakalım üzerine acıyacak mı? Dur basma ya da." Beni tekrar kollarımın altından tutarak arabanın kaputuna oturttu.
"Anladık kasların var ama ne yapıyorsun?"
" Evet kaslarım var ama bunu seni kaldırarak göstermem tüy kadarsın nefesim bile seni kaldırır."
" çek çek içine nefesini boşa gitmesin ama geride bırakma." Nefesi kaldırırmış beni.
"Emredersin!"
"Emir değil ricamız olur lütfen lütfen !" Dağhan etrafa bakıp aradığı kişiyi bulmuş olacak ki hemen yanına çağırdı.
"Tekin!" Tekin hızlı bir şekilde yanımıza gelip elleri önde verilecek emri bekliyordu. Bir insan neden kula kulluk yapar ki?
"Buyur abi"
"Leyan hanımın ayakkabılarını getirir misin?"
" tabi tabi abi nerede ayakkabılar?"
"Ben alırım teşekkür ederim Tekin."  Arabanın üstünden ineceğim sırada Dağhan inmemi engelledi.
"Dur bir! Saliha ablaya söyle odasından getirdim Tekin."
"Sen dur asıl. Hayır Tekin kimseye bir şey söyleme ben gider alırım." Koskocaman insanlar ne diye benim uşaklı mı yapacaktı?
"Ne yapayım abi gideyim mi gitmeyeyim mi?" Dağhan sinirlendiği alnındaki çıkan damardan belli oluyordu.
"Nasıl gideceksin ayağında bir şey olmadan?" Aklıma gelen nacizane fikir ike gözlerim ışıl ışıl oldu.
"Senin ayakkabılarınla."
"Ne demek benim ayakkabılarımla. Saçmaladın iyice. Tekin git getir şunu?" O inatsa bende inattım.
" Eğer Tekin ayakkabılarımı getirirse giymem."
"İnat mısın kızım sen?"  Dağhan derin bir nefes alıp öyle bir baktı ki bana hoşt diyesim geldi. Sonunda pes ederek bir ayağını diğer ayağının arkasına bastırıp ayakkabılarını çıkararak önüme koydu. Beni de arabanın üzerinden indirip ayaklarımın ayakkabısının içine denk gelecek şekilde bıraktı. Üzerimde bir elbise altımda ise bir kundura...
"Oha ayakkabıların kaç numara senin ?"
"Senin kilonu rakamında."  Dağhan'a göz devirip tam önüne geçtim.
"Nasıl oldum?" Dağhan cevap vermeyince Tekin'e döndüm.
"Nasıl oldum Tekin?"
"Abime sormak lazım Arven hanım."
"Abin cevap vermiyor küstü ayakkabılarını giyinince sanki bizim olsun dedik 100 numara ayakkabılarına meraklıydı ya."  Tekin kafası önde gülerken dağhan ise tam aksi şekilde bana bakıyordu. Dağhan'ı daha fazla sinirlendirmeden arkamı dönüp ayaklarımı sürüye sürüye uzaklaştım. Eve girdiğim zaman Varis amcanın şaşkın bakışları ile karşılaştım.
"Bu ayakkabılar kimin kızım çok yakışmış?"
" Dağhan'nın ayakkabıları." Varis amcanın şaşkınlığı kahkahaya dönüştü.
"Neden giyindin bilmiyorum bilmiyorum ama bizimki bir şey demedi mi?"
" Ama şuan somurtuyor. Ayakkabılarını giydim diye küstü."
"Alemsin kızım. Neşemi yerine getirdin." Var amca evden çıkınca benle koşarak merdivenlerden çıktım pardon çıkamadım. Ayakkabı ayağımda çıkınca dizlerimin üzerine düştüm. Dustugum merdivenin basamağınından kalkınca dizlerime baktım baktım hafif zedelenmiş biraz kanıyordu. Abim geldi aklıma. Bu sefer düşmesin ama benimle oturup iyileşmesini beklemesini istedim. Ben ne ara abime özel olmuştum bu kadar? Ne zaman öfkem dinmişti onlara?
Düşüncelerimden vazgeçip . Ayakkabilarimi elime alıp tekrardan aşağı inip bahçeye çıktım. Dağhan ve Tekin gülerek sohbet ediyordu. Yanlarına ulaştığımda elimdeki ayakkabıları önüme koydum.
"Neden giyinip gelmedin çok mu rahattı?"
"Evet o kadar rahattı ki ayaklarım içinde de uzun uzun bir yolculuğa çıktı." Dağhan eğilip ayakkabılarını alacağı sırada dizlerimi farketti.
"Ne oldu dizlerine Leyan."
"Ayağım takıldı düştüm merdivenlerden. Malûm ayakkabıların üç kilometre olunca takıldım."
"Ve düşmene rağmen çıkarmadan mı geldin?"
"Ne yapayım bu kunduralar ile kendimi çok delikanlı hissettim." Tekin gülerek yanımızdan uzaklaşınca baş başa kaldık Dağhan'la.
"Güleyim mi kızayım mı bilmiyorum Leyan. Giyin hadi şu ayakkabılarını."
"Gül gül kaşlarını çata çata erken yaşlanacaksın."
Ayakkabılarımı giyindikten sonra asıl konuya gelmemiz lazımdı.
"Ben neden geliyorum sizinle?"
"Gelmek istemiyor musun?"
"O anlamda söylemedim."
"Dün dua ettin bak açıkmış dua kapısı. Gördün mü?"
"Sen zorlamadın yani?"
"Açılması için yardım edeceğimi söyledim. Hadi bin arabaya bir yere gideceğiz."
"Nereye?"
Bin Leyan." Dediğini yapıp arabaya bindim. Torpidodan yara bandı çıkarıp iki dizime birden yapıştırdı.
"Doktorsun sen biraz kendini tedavi mi etsen."
"Niye ben hasta mıyım? Hem nereye gidiyoruz?"
"Doktora ihtiyacı olan bir kaç çocuklarımız var. Önce oraya sonra evine arkadaşlarının yanına." Her şey çok hızlı gelişiyordu. Dünüm ile bugünüm be yarınım asla bir biri ile bağdaşmıyordu. Anlamadığım o kadar çok şeylere şahit oluyordum ve olacaktım anlaşılan. Hiçbir şey tesadüf değildi Dağhan'ın dediği gibi. Tesadüfler yok aynı yollar var demişti. Ve benim yoluma kasıtlı çıkılmış gibiydi. Aptal kızı oynamayacaktım ben. Dün duyduklarımı da, Dağhan'ın Ağrı'da görev yapmasını da Esila ve Can ile paylaşacaktım bir an önce. Ama daha önemli bir sorunumuz vardı tabi.
"Dağhan bir şey sormak istiyorum."
"Sor Leyan."
"Polisler beni arıyordu en son. Şimdiye bulmaları bile gerekliydi. Ne oldu ben anlamadım."
"Anlamayacak bir şey yok. Sen suçsuzsun ve poliste yok artık peşinde bunu bilmen yeterli."
"Ne zamandan beri adam bıçaklayan bir insan suçsuz oldu?"
"Biz izin verdiğimiz günden beri Leyan. Bu konuyu kapatalım sonuca bakalım değil mi?"
"Üzümünü ye bağını sorma diyorsun."
"Aynen öyle diyorum."
"Bende bilmediğim sularda yüzmem diyorum Dağhan."
"Senin bilip bilmemen değil de, ben bilmediğim suya bırak seni sokmayı serinlemen için ayağını dokundurtmam bu yüzden konu kapandı bile." Bu adamla akşama kadar inatlaşırdım ama gerek yoktu. Dediği gibi sonuca bakmak lazım.

SİTAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin