~NÂMÜTENAHİ~

14 4 0
                                    


Dar sokakların arasında öylece gezindim. Buram buram is kokan sokaklarda. Kafamdaki karmaşıklık gün geçtikçe daha da artmaya başladı. Annemi anlamıyordum. Yaşadığı bu hayatı anlamıyordum. Dışardan çok mutlu görünüyordum. İçimi bilen oturur ağlar mendil uzatırdı.

Mahallenin girişine doğru yürüdüm. 18. Yaşına girmiştim bugün. 04.04 çok gerekliymiş gibi yine gelmişti o gün

. "Kız Arven ne yapıyorsun?" Menzile teyze yine işinin başındaydı anlaşılan. "İyiyim Menzilcik sen ne yapıyorsun diyecem de yine mesaidesin." Penceresinin önünde hergün çiçekli mahallesini izler birde akşam haberini sunardı bize.
"Harun bey kız istemeye gidecekmiş."
"Onun oğlunu kim alır be Menzilooo?"
"Almaz ki zaten yine boş dönecekler."
"Muşmula surat tam bir."
"İlâhi Arven. Annene selam söyle." Menzile teyze ile sohbeti bitirip yürümeye devam ettim. Bugün bu sokakta akşamlayabilirdim. Dar sokaklar ve kokan is kokusu seviyordum burayı. Sürekli vakit geçirdiğim çiçekçiye girdim.

"Ben geldimmm Akif amca."
"Ooo Arven hoşgeldin gel."
"Gül Sultan yok mu?"
"Arkada yeni çiçekler geldi."
"Şakayık geldi mi?"
"En tazesinden hemde."  Koşarak arka tarafa gittim. Tamda şakayık mevsimiydi.
"Gül Sultan benimkiler gelmiş."
"Geldi geldi. Hadi oturda paketleyelim." Gül Sultan Akif amcanın biricik eşiydi. Müptelasıydım onlarının aşkının. Yanına oturup çiçkekleri paketlemeye başladım.
"Herkese nasip olmaz kendi çiçeğini paketlemek"
"Yine Akif amca dükkandan çiçek mi aldı sana?"

Akif amca hergün kendi dükkanlarından çiçek alır parasını kasaya koyar ve Gül Sultana hediye ederdi. Parasını ödemesini anlamazdım. Dayanamayıp sormuştum bir gün bana 'onu sevmem onun rızkından keseceğim anlamına gelmez, ben ona alın terimle hediye sunmak isterim' demişti. Aşk buydu demek ki. İncitmeden eksiltmeden sevmekti.

"Bu sefer bana değil sana."
"Bana mı?" Gül Sultan oturdu yerden kalkıp bi buket kırmızı şakayık ile geri geldi.
"Al bakalım bunlar senin." Kırmızı şakayık çok zor ve nadir  bulunan bir çiçekti.
"Kimden bu Gül Sultan. Doğum günüm diye felan mı?"
"Genç bir adam almış bunu sana bir de not bırakmış." Çiçeğin içindeki notu alıp açtım.

"Sen güneşin bile ulaşamadığı derinlikteki parlayan yıldızımsın. Gölgemde çiçeğini açtırdın. İyi ki doğdun ışığın sönmesin..."

Notu okuyup tekrar yerine koydum. Gölge adamdı bu. Yine gelmişti. İçimdeki heyecan büyürken sevinçle ayağa kalktım.
"Adamı gördünüz mü Gül Sultan?"
"Yok kızım Akif amcan almış siparişi ama telefondan." İnsan hiç görmediği birisine bu denli hayranlık duyar mıydı ben duyuyordum. Koşarak dükkandan çıktım kapıya varmadan Akif amca durdur beni.

"Nereye kız deli. Hem kimmiş bu centilmen. Kırmızı şakayık anlamlıdır. Hayırdır diyelim bakalım."
"Diyelim diyelim Akif amca. Kim olduğunu biliyorum ama henüz görüşmedik."
"Çok zor buldum bu çiçeği çok uğraştırdı beni."

Yüzümdeki gülümseme genişlerken eve doğru koşar adımlarla gittim. Elbet karşıma çıkacak cesaretin olacaktı gölge adamı. Sabırsızlıkla o günü bekleyeceğim. Eve vardığımda yine Menzile ile denk düştük.
"Kız kimden bunlar böyle."
"Yine vurdun on ikiden Menzilooo. Kocan gelecek kocan gitte yemek yap. Akşama kadar bu pencerede beynin ceyranda kalacak."
"Aman o zıkkım yesin." Böyleydi kimi aşklarda. Kimisi Akif amca ve Gül Sultan gibi, kimisi Mezile teyze ile Fuat amca gibi, kimisi de annem ve babam gibi...

SİTAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin