~NAZENİN~

25 5 3
                                    

 

                                                                          ✨✨✨

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.



                                       
                                  ✨✨✨

İki gündür ağzıma jelibon sürmüyordum. Dağhan'ı gördüğüm yerde de kaçıyordum. Adamı resmen domdom kurşunu gibi vurmuştum. Ben bu hayata rezzilik için gelmiştim artık çözdüm bunu yani. Aklımdaki düşünceler ile çoktan hastaneye geldiğimi farkettim. Aslında bugün haftasonuydu ama bir kaç işim vardı halletmem gereken. Daha sonra Esila ile buluşup askeriyeye gidecektik. Mert'in röportajından dolayı. Hastaneye girip odama doğru ilerledim. Çok sakin görünüyordu hastane. Odama girip bir kaç dosyayı yanıma aldıktan sonra çıkıyordum ki kapım çalınarak içeriye birisi girdi. Yiğiter bey.

"Müsait miydin Arven?"
"Evet Buyrun Yiğiter bey." Adam masamın karşısındaki sandalyeye çöktü. "Yiğiter desen yeter Arven. Beyi kaldıralım artık." Kaldıralım kaldıralım da iş başka boyutlara gitsin değil mi?
"Bence bu şekilde daha iyi. Siz ne için gelmiştiniz?"
"Peki madem. Benim gelme sebebim sizinle bir şey konuşmak istemem." Telefonuma gelen bildirim ile elime aldığımda Yiğiter bey sabırla beni bekliyordu.

DAĞHAN: "Hastanede misin?"

"Evet küçük bir işim vardı. Çıkarım birazdan."

DAĞHAN: "Bekle beni. Geliyorum."

Nereye geliyorum acaba? Ben ondan kaçıyordum zaten. Anlından lekeledim seni oğlum, koskocaman yüz başıyı, bordo bereliyi anlından lekeledim. Nereye geliyorsun sen?

Gözlerim Yiğiter beye kaydığında adamın beni sükunetle beklediğini gördüm.
"Çok özür dilerim Yiğiter bey. Önemli bir hastamdı. Sizi dinliyorum."
"Önemli değil Arven. Aslında ben seninle bir yemek yemek istiyorum. Lütfen bunu yanlış anlama."
"Yanlış anlamadım ama ne için olduğunu da anlamadım."
"Bu nasıl söylenir inanki bilmiyorum."
"Açık olun Yiğiter bey söyleyin lütfen." Adam sandalyeden arkasına yaslanarak derince bir nefes aldı. Aslında zorlanmıyordu sanki rol yapıyor gibiydi.
"Arven sana karşı bir ilgim var." İşte o malûm bakla çıktı ağızdan. Şimdi ne diyecektim ben bu adama. Her ilgisi olanla yemeğe mi çıkılır dicektim. Demeyecektim bunu tabi ki.
"Anlıyorum sizi Yiğiter bey. Ama malesef şimdilik bunları düşünmek ve bir atılımda bulunmak istemiyorum." Atılım ne gerizekalı. Nereye atılıyorsun. Birde şimdilik dedin adama. Sanki önceden vardı da sevgilin.
"Hemen karar vermeseniz bir düşünseniz."

Tekrar ağzımı açacağım sırada kapı çalınmadan açıldı. Dağhan'ın gözleri beni sonra Yiğiter beyi bulduğunda kaşları hiç çatık değilmiş gibi daha da çok çatıldı.
"Ben kimse yoktur diye çalmadım kapıyı ama müsait misin Leyan?"
"Evet"
"Hayır"
Ben evet derken Yiğiter bey hayır dedi. Anlamaz gözlerle ona baktığımda onunda bana baktığını gördüm.
"Bir şey konuşuyorduk ya Arven."
"Evet Yiğiter bey. Bende size cevabımı verdim."
"Bende sana düşünmeni söyledim."
"Düşündüm ama yine olumsuz size cevabım." Adam yüzündeki bozuntuyu belli etmeden kısa bir tebessümle tekrar konuştu.
"Tekrar soracağım bunu sana. O zamana kadar düşün lütfen." Bende adama aynı gülümseme ile cevap verdim.
"Eminim değişmeyecek. İyi tatiller size." Adam çıkmadan Dağhan'a da baktıktan sonra kapıyı açıp gitti. Dağhan ise anlamayarak bana bakıyordu.

SİTAREHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin