"Arven koşmasana annecim düşeceksin." Küçük kız her zaman ki gibi duramıyordu yerinde. Küçücük evi defalarca turlamıştı. Abisi gelecekti okuldan, her gün saat 5'te olduğu gibi yine bekliyordu onu sevinçle.
Kapı çaldı. Küçük kız heyecan ile kapıya koşarken ayağı takılınca düştü yere.
"Sana dedim ben Arven koşma diye." Arven düştüğü yerden kalkıp odasına giderek ağlama köşesine saklandı. Şimdi bağıra bağıra ağlayabilirdi.
"Ağğğğbiiiiii ben yere düştüm. Ağbiiiiiğğ." Aslında bir şey olmamıştı ama nazının abisine geçmesi Arven'i çok mutlu ediyordu. Tam bir abi delisiydi bu küçük kız."Yine nereden düştün boncuğum?" Abisi odaya girince Arven hiç bağırmıyormuş gibi daha çok bağırarak ağlamaya başladı.
"Halı bana çelme taktı ağbiii. Düşürdü beni." Bir yandan ağlayarak konuşuyor bir yanda da akan burnunu koluna siliyordu.
"Dur ben şu halının bir ifadesini alıp geleyim. Boncuğuma pusu kurmak meymiş görsün hayin halı." Küçük Arven abisinin sözlerine ışıldayan gözler ile bakıp koşarak arkasından gitti.
"Göster bakalım hangi halıymış o." Evin koridorundaki halıyı Abisine gösterip kendince şikayet etti. Anneleri onları gülerek izliyordu. Her zamanki kızı Arven ve kızının nazını geçirdiği oğlu Mert. Oğlunun kardeşini bu kadar çok sevmesi Mavi'yi sürekli duygulandırıyordu.Mert yerdeki halıyı toplayarak annesine seslendi. "Anne bu halıyı bodruma kaldıralım. Ve beş sene kullanmayalım. Boncuğuma pusu kurmanın cezası bu." Mavi oğluna gülerek halıyı yerden alıp bodrumda götürdü.
"Kahraman abim benimmm." Diyip abisinin kucağına atladı küçük Arven. Yine yalandan ağlamaları gerçek kahkahalara dönüşü Arven'nin.
Mert ve Arven oyuna daldıkları sırada kapı çaldı. Bu gelen babaları Hakan bey olmalıydı ki, Mert hızlıca oyun oynadığı yerden kalkıp kendi odasına koşarak gitti. Babasının verdiği derslere çalışmazsa büyük azar yiyeceğini biliyordu. Atış yapması için odasına kurulmuş bir düzeneğe elindeki çubukları atmaya başladı. Atıyordu ve giriyordu içine. Bunları yapmak onun için çocuk oyuncağıydı ama babası hep daha iyisi olacaksın diyordu.
Odasının kapısı açıldığında göz hizasında ve yukarısında kimseyi göremeyince bücür kardeşi Arven gelmişti.
"Abişş bende atayım mı?"
"Gel at boncuğum." Küçük kardeşine bir kaç çubuk verip atmasını izledi. Hedefe ulaşmayı bırak yarı yola anca gidiyordu çubuklar.
"Olmuyor abiş." Küçük kız tekrar tekrar denedi ama olmuyordu bir türlü. Tam nasıl atmasını söyleyecekken hiddetle odasının kapısı açıldı. Kimin geldiğine bakmasına gerek yoktu. Gelen kişinin babası olduğunu biliyordu Mert.
"Çalıştın mı sana verdiğim derslere?" Kafasını sallayarak cevap verdi. Çocuk babasından korkmuyordu aslında kardeşinden ayrı kalmaktan korkuyordu. Babası, onu kardeşi ile tehtid eder düşmanların gelip kardeşini kaçıracaklarını söylerdi. Cocuk bu yüzden çok çalışır kardeşini korumak için yapardı babasının verdiği ödevleri.
"At bakalım tam on ikiden çubuğu?" Çocuk babasına öfke ile bakıp daha atacağı yere bakmadan attı çubuğu. Kendinden emindi. Çocuk oyuncağıydı bunlar onun için. Babası ne kadar yetenekli olduğunun farkındaydı aslında.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİTARE
Teen Fiction+Yıldızlar yükseklerden daha güzel görünür Siriüs. -Dağlar buna müsait mi? +Dağlar yıldızına hep müsait. Nereden bilebilirdi kimsesizliğini kimselerin dolduracağını, nereden bilebilirdi bir DAĞ'ın gölgesinin ancak bu kadar güvenli olduğunu, nerede...