Ben tenime geçen dişleri beklerken hemen arkamdan bir feryat duyuldu. Kafa karışıklığı ile gözlerimi yeniden açtım. Yaslandığım şeyin bir insan olduğunu o anda anladım. Yaratık dişlerini arkamdaki adamın üzerine geçirdi ve güçlü çenesiyle yana doğru savurdu. Adam bitişiğindeki ağacı kırarak savrulurken acıyla bağırdı. Elindeki bıçak yere düştü. Dehşetle içinde geri emekledim. Olanlara akıl sır erdiremeyerek gözlerimi bıçaktan yaratığa doğru çevirdim. Yere düşen adam cebinden çıkardığı daha küçük bir bıçakla yaratığa doğru atıldı. Yaratık hızlıydı ama saldırıyı tam olarak savuşturamadı. Bu saldırgana eşsiz bir kaçma fırsatı sundu. Hızla gecenin içine karıştı. Hadrin'in hızla bize -şimdi yaratığın yerinde duran Andre'ye ve bana- doğru koştuğunu hayal meyal gördüm.
Andre doğruldu ve olduğum yere geldi. Keskin siyah gözleri üzerimde gezinirken "İyi misin?" diye sordu. Bir eliyle omzunu tutuyordu. Gözleri boğazımdaki kesiğin üzerine gelince durdu. İyi miydim? Kafamı salladım. Hadrin adamın düşürdüğü kıvrık bıçağı havaya kaldırırken"Valedrian" dedi.
Bunun nereden tanıdık geldiğini hemen anladım. Valedrian bizim dryadları yaralamak için ürettiğimiz silahtı. Kafam düşünce yoğunluğu yüzünden uğulduyordu. O halde az önce bana saldıran kişi benim halkımdan mıydı?
Dikkati tamamen Andre'ye kaymış olan Hadrin "Ne kadar yaralandın?" diye sordu. Andre aldırış etmedi. "Daha kötü zamanlarım oldu." dedi. Dalgın gözleri ormanı taradı. Az önce olanlara en az benim kadar şaşırmıştı.
"O her kimse," dedi yeniden konuştuğunda bana bakarak "Benim değil, kızın peşindeydi."
İkisi birden boğazımdaki kesiğe baktılar. Bunun doğru olduğunu düşünmek istemedim. Kim neden benim peşimde olsun aklım almıyordu. Bulanık görüntüler arasında o kargaşada gerçekten biri boğazımı kesmeye çalışmıştı. Belki de Andre olmasa başaracaktı da.
Hadrin bıçağı beline soktu. Hep birlikte hana geri döndük. Heper ve Linda oradan oraya koşturarak kargaşayı toparlamaya çalışıyordu. Hanın içerisinde kimse kalmamıştı. Andre'nin yaralı bir halde kendisine doğru geldiğini gören Heper'in beti benzi soldu. Andre'den yayılan gerginliği hissettiğim için adamın tepkisine şaşırmadım. "Bu akşam hiç sıra dışı biri gözüne çarptı mı?" diye sordu üzerine yürüyerek.
Heper bir kaç adım geriledi. "Hiç, hiç anlamıyorum. Bu-bunu kim niye yapar."
Hadrin belindeki bıçağı Heper'e uzattı. "Bunu taşıyan birini gördün mü?
Heper'in gözleri iri iri açıldı. Hepten rengi gitmişti. "Yemin ederim h-hiç görmedim." dedi.
Hadrin bize döndü. "Siz gidip biraz dinlenin ben etrafı soruşturayım."
Uyuşmuş bir biçimde Andre'nin arkasından yürümeye başladım. Odaya girdiğimizde köşedeki yatağa kelimenin tam anlamıyla tünedim. Gözlerimle Andre'yi takip ediyordum. Benim oradaki varlığıma aldırış etmeden odaya sonradan iliştirilmiş gibi görünen bir adımlık banyonun musluğunda yüzünü ve omzunu yıkadı. Yaşadığımız sıra dışı bir gece olmasaydı yarı çıplak dolaşması sinirlerime dokunurdu. Rahatsız olmam gerektiğini biliyordum ama garip bir şekilde yalnız olmadığım için daha iyi hissettim. Çantadan çıkardığı bir solüsyonu iki ayrı bez parçasına damlattı. Birini benim olduğum tarafa atarken diğeri ile omzunu sarmaya başladı. Uzanıp bezi aldım ve boğazıma bastırdım.
Kesik derin değildi ama ilacın yarattığı sızı canımı yakmaya yetti. Aldırmadan daha fazla bastırdım. İçimde git gide büyüyen öfke yüzünden titremeye başlamıştım. Birinin bana neden saldırmak isteyeceğini anlayamıyordum.
"Omzun ne kadar kötü?" dedim şimdiden kırmızıya boyanmış sargısına bakarak.
"Yarına bir şey kalmaz." dedi Andre. O anda karnının üzerindeki ve sırtındaki iyileşmiş yaraları farkettim. Hadrin'e daha kötü zamanlarının olduğunu söylerken haksız sayılmazdı. Ona baktığımı farkedince huzursuz olarak kafamı çevirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TUTSAK
Fantasy...Düşmanların dostlara, dostların ise düşmanlara dönüştüğü bir dünyada büyüleyici bir aşkın hikayesi... "Yalan söylüyorsun." "Öyle mi?" Bunu bir meydan okuması olarak görmesini istemiyordum ama yine de yüzümü çevirmedim. "Sana ait olmayan şeyleri...