Yolcu Hanı

56 6 0
                                    

Andre ıslık çalarak bir kaç metre önde yürüyordu. Sağ ayak bileğiminin üzerindeki kalın çamuru patikanın hemen yanında bitmiş çelimsiz otlara sürerken ona öfkeli bakışlar attım.

"Gelirken yaptığımız gibi dağ geçidini kullanmalıydık." dedim kendi kendime söylenerek. Kamp alanından beri patikayı takip ediyorduk. Yol yağış yüzünden öyle kullanışsız bir hale gelmişti ki neden tek bir at arabası bile görmediğimizi anlamamız uzun sürmedi.

Bana yan gözle kısa bir bakış attı. "Şimdi de uzman mı oldun?"

"Bu yol daha kısa." dedi Zhmir. Kafamı öfkeyle ona çevirdim ama son zamanlarda çoğunlukla olduğu gibi dikkati Peri'nin üzerindeydi. Eğer bakışlarımı farketseydi bu işe karışmamış olmayı dilerdi.

"Ve daha ıslak." diye sızlanan Peri hemen arkamızdan kelimenin tam anlamıyla bata çıka ilerliyordu.

İşkence gibi geçen bir saatin sonunda patika yol kıvrılarak bir köy meydanına uzandı. Az sonra iki katlı evleri, irili ufaklı ara sokakları ve bunların arasına kondurulmuş ufak dükkanları olan kalabalık bir kasabaya çıktık. Meydanın iki yanındaki dükkanlara süslemeler asılmıştı. Meydandaki açık tezgahlar çeşitli boydaki kandillerle doluydu. Etrafımız gündelik işlerinin telaşına düşmüş insanlar tarafından sarıldığında kimse bize aldırmadı. Meydanda satıcılarla pazarlık eden, malzeme taşıyan ve birbiriyle laflayan tanıdık yüzleri farkettiğimde buranın kalenin hemen arkasında kalan kasaba olduğunu anladım.

Tanıdık bir ses dikkatimi tamamen ona çekene kadar dükkanlardan gözümü alamadım.

"Dönmüşsünüz!" Miray elinde ufak bir sepetle meydandan bize doğru koşuyordu. Andre'yi ve Zhmir'i pas geçip ufak ellerini bana uzattığında gülümsememe engel olamadım. Onu kucaklayıp kaldırdım. Ansızın yanlış bir şey yaptığını farkederek çekingen gözleri Zhmir'e kaydı. Ancak beklediği tepki gelmedi. Zhmir ifadesiz yüzle etrafa bakınıyordu. Bunun üzerine Miray şaşkın yüzünü bana çevirdi.

"Artık iyi anlaşıyoruz." diye rahatlattım onu. Buna iyi anlaşmak denirse. Hemen arkamdaki Peri'yi farkettiğinde bilmiş bir şekilde gülümsedi. "Onu bulmuşsun." Andre şaşırmıştı. Bu kadar iyi anlaşmamızı kimse beklemiyordu.

"Şenlik için mi geldiniz?" dedi heyecanla.

"Şenlik mi?" Merakla ona baktım.

"Yılın en uzun gecesi kutlanacak." dedi Miray bir yandan meydandaki ateş çukurunu işaret ederek. "Hiç şenlik ateşi görmüş müydün?" Meydanın hemen ortasına kondurulmuş taşların çevrelediği çukuru o söylediğinde farkettim.

Kafamı hayır anlamında salladım. "O halde bayılacaksın!" Gözleri heyecanla parladı.

Sessizce bizi izleyen Andre'ye baktım. "Geceyi burada geçirebiliriz." dedi bakışları benden şimdi daha da heyecanlı görünen Miray'a kayarken. "Bir mola iyi olur ve zaten yakında akşam olacak."

"Harika!" Miray neşeyle ellerini çırptı. Kucağımdan atlayıp ara sokakta koşarak uzaklaşmadan önce dönüp el salladı. "Akşam görüşürüz o halde."

Uzun zamandır doğru düzgün bir duş almamıştım. Kaslarım sıcak suyun altında yumuşarken parmaklarımı akan suyun arasında gezdirdim. Dudaklarımın arasında keyifli bir mırıltı çıktı. İki katlı yolcu hanının üst katındaki Peri ile bana ayrılmış küçük odasındaydım. Bana kalırsa sakinleşmenin sıcak bir duştan daha iyi bir yolu yoktu ve kesinlikle sakinleşmeye ihtiyacım vardı çünkü Peri Zhmir ile birlikte meydandaki tezgahları geziyordu. Bunu kabul etmemin iki sebebi vardı. Birincisi ve en önemlisi zaten ne dersem diyeyim kafasına koyduğunu yapacak olmasıydı ki daha ben bir cevap veremeden Zhmir'i tutup kalabalığa karışmıştı bile. İkincisi ve beni sıcak sudan daha fazla sakinleştiren köşedeki kanepenin döşemeleri arasına sakladığım zarif altın kaplama küreydi. Peri'yi bulduğumuz günden beri bendeydi ve söz verdiği gibi bir saat içinde dönmezse onları cehenneme kadar takip edecektim.

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin