Karşılama

31 4 0
                                    

Sayısını bile unuttuğum sıklıkta aynı hareketi tekrarlayarak pencerenin yanındaki kalın perdeyi araladım ve gözlerimi artık aydınlanmaya başlayan sokağa diktim. Alacalı renklere sahip çelimsiz bir tekir, bir köşesi dökülmüş taş duvarın üzerinden hiç bir canlılık belirtisi göstermeyen yola atladı.

"İkiniz de kesin şunu artık. Biraz daha duygularınızı kontrol altına almazsanız bir köşede Andre'nin ismini sayıklamaya başlayacağım." dedi Peri isyanla.

Gözlerim benim kadar perişan görünen ve odanın içinde volta atıp duran Zhmir'e kaydı. Düşünceleri Andre'nin peşine düşmekle, yanımızda kalmak arasında gidip geliyor gibiydi. Onun endişeli yüzü sinirlerimin daha fazla gerilmesine neden oldu. Perdeyi bırakıp yanımdaki yatağın üzerine kıvrıldım. O da bir süre sonunda pes etmiş gibi Peri'nin yanına oturdu.

"Burada kalamayız." dedi ansızın. "Kalede güvende olursunuz. Oraya vardığımızda yanıma bir kaç adam daha alıp Andre'nin peşine düşerim."

"Hadrin ne olacak?"

Zhmir kafasını kaldırıp benimle göz göze geldi. "Bunu düşündüm. Onu da yanıma alacağım. Ne olursa olsun Andre'yi bulmak isteyecektir."

"Daha dönmediyse peki?" soru bu sefer Peri'den gelmişti.

"Kaleye gittiğimizi biliyor. Sınırı geçme ihtimaliniz varken çoktan orada değilse şaşırırım doğrusu." Zhmir'in parlak kahverengi gözleri Peri'nin endişeli yüzünde gezindi. "Ne olursa olsun size ulaşmasına izin vermeyeceğim."

Her halükarda burada elimiz kolumuz bağlı oturmanın bir faydası dokunmuyordu. Gerilmiş sinirlerimi sakinleştirmek için olağanüstü bir çaba sarf ederek gözlerimi kapattım ve derin bir nefes aldım.

"Tamam," dedim. "Bir an önce yola koyulalım."

Kaleye çıkan patika yol son derece kasvetli ve sessizdi. Ağır sis yüzünden iki yanımızda kalın bir duvar gibi uzanan ağaçların ötesi seçilmiyordu. Zhmir ile Peri'nin arkasından sessizce ilerlerken arada bir sis perdesinin arkasında kalan ormanı görmeye çabalıyor ve en ufacık sese dikkat kesiliyordum.

Kalenin büyük kapıları görüş alanımıza girdiğinde boğazıma bir yumru oturdu. Patika kıvrılıp son bulurken kapılar gürültülü bir şekilde kayarak açıldı. Uzanıp Peri'nin elini sıkıca tuttum ve onu arkama çektim. Kapıdan çıkan bir grup asker hızlıca bize yöneldi. Hadrin'in aralarında olmaması rahatlatıcıydı. Onunla yüzleşmeye henüz hazır değildim.

Zhmir en öndeki askere seslendi. "Hadrin kaleye döndü mü?" Asker gözlerini boynumdaki tılsımdan zorlukla ayırdı. Benimle birlikte Peri'nin varlığı kafasını karıştırmış gibiydi. Zhmir'e ulaştığında kafasını olumlu anlamda hafifçe salladı. "Avluda."

Zorlukla yutkundum. Zhmir ise son derece sakin görünüyordu. "İyi, söyle ona hemen üç kişilik bir arama ekibi toplasın," dedi kaleye yönelmeden önce. "Hazır olur olmaz yola çıkacağız."

Bizi kalenin üst katında Andre'nin odasına çıkan koridorda geniş bir odaya yerleştirdiler. Oda kalenin avlusuna, yarı açık kafesimin de durduğu açıklığa bakıyordu. Yanıma gelen Peri'nin gözleri avludaki kafese kaydığında huzursuz bir şekilde ağırlığını bir ayağından diğerine verdi.

"Neden buraya dönmek istemediğini anlıyorum." dedi usulca bana sokularak.

"Artık bir önemi yok. Eskisi gibi rahatsız hissetmiyorum." Onu rahatlatmak istemiştim ama bir bakıma doğruydu da. Askerler Andre'nin beni odasına aldığı tatsız olaydan sonra ne bana ne de Peri'ye bir metreden fazla yaklaşmıyordu. Üstelik kaleye olan son ziyaretim ve Zhmir'in değişen davranışları da yeterince kafalarını karıştırmıştı. Belki de çekingenliklerinin tüm sebebi boynumda tüm görkemiyle parlayan tılsımın varlığıydı. Açıkcası bunların hiç birinin bir önemi yoktu.

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin