İsyan

38 5 0
                                    

Savaşçı uzun boylu, kirli sakallı ve yapılı bir askerdi. İki eli kafesin yanlarına uzanan zincirlerle sıkıca bağlanmıştı. Kir içindeki yüzünde garip bir tezat oluşturarak parlayan gri gözler yaklaşırken Andre'ye kilitlendi. Hadrin kafesin hemen dışındaydı ve bir elinde ligefr'ın zarif mavi tılsımını tutuyordu.

"Söylesene," dedi Andre savaşçının nefret dolu bakışlarından hiç etkilenmemiş rahat bir sesle.

"Nasıl bir asker kendi kraliyet ailesine saldırır?"

Savaşçı cevap vermedi ama çenesi kasıldı ve gözleri kısa bir an Andre'nin hemen arkasında duran Peri'yle bana kaydı. Tabii ki kim olduğumuzu biliyor.

"Savaşta herkes payına düşen bedeli ödemeli." Öyle inançlı ve yürekten söylemişti ki bunu, şu an bir şansı olsa beni gözünü kırpmadan öldürürdü. Bu düşünceyle acı bir şekilde yutkundum.

"Senin payın pek de hoş olmayacak." dedi Andre kafesin içine yürüyerek.

"Onları koruyabileceğini mi sanıyorsun?" İki eliyle zincirlere asılınca kafes tüylerimi diken diken eden bir gürültüyle sallandı. Buz gibi duygusuz gözleri bana kaydı. "Bugün olmasa bile yarın ölecek." Yeniden Andre'ye dönerek küçümser bir sesle ekledi. "Sen de öyle."

"Burada hainlere ne yaptığımızı öğrenmek ister misin?" dedi Andre kışkırtıcı bir şekilde tam karşısına geçerek.

"Neden beni hemen öldürmüyorsun?" diye sordu. Bunu gerçekten önemsemiyormuş gibi.

"Aslında bunu çok isterim." derken Andre'nin sesi tehlikeli derecede arzu doluydu. "Ama onun yerine seni serbest bırakacağım." Savaşçının soğuk gri gözlerinden bir şaşkınlık geçti. "Tabii bazı sorularıma cevap verirsen."

Hadrin'in kaskatı kesildiğini gördüm.

"Neyi bilmek istiyorsun?" Sesinde merak vardı.

"Öncelikle kaleye nereden sızdığınızı."

"Yakında bunun bir önemli kalmayacak." dedi duygusuz bir sesle. "Varislerinden biri bile ölse Kral anlaşmaya uyar mı sanıyorsun?" Savaşçı soğuk gözlerini Andre'den kalenin yüksek duvarlarına kaydırdı. "O zaman bizi ne bir grup tasmasız hayvan ne de şu zayıf duvarlar durdurabilir."

"Ne anlaşması?" diye sordum kendime hakim olamayarak.

"İsyandan önce dryadların kraliyet ailesini korumakla görevli olduğunu biliyor muydun?" Şaşkın ifademde gezinen kirli yüzüne keyifli bir gülümseme yayıldı. "Anlaşılan sana söylememiş," dedi Andre'ye kayan gözleri zafer kazanmışcasına parlarken.

Şaşkınlıkla Andre'ye döndüm. Tabii Peri de öyle. Gergin yüzü karşısındaki adama kilitlenmişti. "Hazır çenen açılmışken benim soruma da cevap vermeye ne dersin?" dedi keskin, boğuk bir sesle.

Savaşçı ona aldırmadı. "Ama saraya ihanet ettiler. Ligefr'a değerli taş sağlamaları karışılığında canları bağışlandı. Tabii bir daha hiç bir kraliyet üyesine yaklaşmadıkları sürece."

Aynı anda o kadar çok düşüncenin saldırısına uğradım ki, kafam patlayacak sandım. Andre'nin ilk saldırıya uğradığım günkü şaşkınlığı ve ısrarla kim olduğumu sorması... Sonra adımı öğrendiği zamanki öfkesi... Ardından gelen korku. Ölmemden değil de burada ölmemden ileri gelen korku mu? Neden daha önce anlaşmadan bahsetmedi? Midem kasılırken yakıcı bir duygu boğazımdan yükseldi. Öfkemi bastırmak için yumruklarımı sıktım.

Savaşçının gözleri kalenin gerisinde kalan madenlere kaydı. "Bu bölgenin değerli maden yataklarıyla dolu olması ne kadar da ironik." dedi ansızın. "Sonunuzu da onlardan üretilen tılsımlar getirecek."

TUTSAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin