32.Bölüm

670 87 24
                                    





Bulmayı ümit ettiğim tüm güzelliklerin gizlenmiş bir bilinmezliği vardı.
Gündüzün her aydınlığı bir gecenin ay ışığında kaybolup giderdi, tıpkı benim sendeki son buluşlarım gibi...
Sahi bende neden bu kadar sen vardı?
Bir sonbahar vakti  rüzgarın uğultusuna bulaşmış sesinin,
kulağımda oluşu reva mıydı?Okuduğum sayfadaki şiir sana benziyorsa mısralara gülüşünü bulaştıran sensin.
Peki ya burası gözlerinin meskeniyse,benim o kirpiğin gölgesinde ne işim var ?

★★★★★★★


~~~  11 yıl sonra  ~~~

Salondaki ürkütücü sessizlik,kimsenin ne olacağını tahmin edemediği dakikaların aktığı bir zaman diliminde geçiyordu.

İki genç adam koltukta yan yana oturmuş mahcup bir edayla omuzlarını düşürerek oldukları yere sinmişlerdi.Bu saaten sonra pekte yapabilecekleri bir şey yoktu.Bu yüzden teslim olmuşcasına arada birbirlerini kaçamak bakışlar atıyor sonra tekrar pişmanlık rolünü oynuyorlardı.

Bulunduğu güzergahta sayısız gidiş gelişlerini tamamlayan abileri ise,her dakika azalmak yerine artan öfkesini kontrol etmeye devam ediyordu.

Bir kaç kez daha bu şekilde öfkeli mırıltılar eşliğinde salonun ortasına dönüp dolaşan Ertuğru,daha faza ayakta durmaya dayanmarak ikilinin tam karşısındaki tekli koltuğa oturdu.

Elleriyle ensesini sinirle ovarak karşısında oturan kardeşlerine bakmaya başladı.

İkiside abilerinin bakışlarını üzerlerinde hissetmiş ama cesaret edip kafasını kaldırmamıştı.

Fakat sağ tarafta oturan genç merakına yenik düşüp kafasını biraz kaldırıp abisini kontrol etmişti.Karşılaştığı ciddi ve soğuk bakışlarla aniden tekrar odağını yerdeki halıya vermişti.

Hemen dibindeki kardeşi ise biraz daha kulağına yaklaşarak fısıltıyla konuştu.

"Nasıl bakıyor?Hala çok mu kızgındır sence."

"Yok canım ne kızgın olması,sadece bizi nereye gömeceğini planlıyor gibi görünüyor."

"Off! Nasıl affettireceğiz biz kendimizi?Abimi daha önce hiç böyle görmemiştim."

"Bende bilmiyorum ki!"

İlker,Aklına gelen müthiş fikirle hiç vakit kaybetmeden kardeşine heyecanla döndü.

"Buldum!Sen küçükken abime böyle çok şirin bakardın,sonra o da dayanamaz affederdi bizi.Yine aynısını yapsana."

Mantıklı bir şey duymayı bekleyen eren, kardeşinin bu olağanüstü fikrine göz devirerek usanmış bir ifadeyle karşılık verdi.

"İlker saçmalama Allah aşkına.Sence bu numara artık işe yarar mı? Kazık kadar olduk oğlum biz.Bu yaştan sonra kedi gibi mi bakacağım?"

"Ya sen büyüdün de abine akıl mı veriyorsun?Duygulandım lan,elimde büyüdün kerata."

İlkerin, erene bu şekilde takılmaları günün yermi dört saati belirli aralıklarla tekrarlanırdı. Artık son derece normal bir hale gelmişti. Bu yüzden alışkın olduğu bu sözlere aldırış  etmiyordu.

Eren,Sırıtarak ona bakan kardeşine cevap vermek için dudaklarını araladı.

"Dalga geçip beni sinir et-..."

EREN:PEŞİMDEKİ KORKULUKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin