Marauders' Compartment

1.4K 106 67
                                    

Londra'ya çoğu zaman olduğu gibi bugün de kasvetli bir hava hakimdi. Yine de Kings Cross istasyonuna gelen misafirlerin çoğu, dolunayın son gecesinin de geçmiş olmasının yarattığı etkiyle, huzurlu görünüyorlardı. Ancak benim üzerime çöken rahatlık, onlarınkinden başkaydı.

Elimde sadece eski görünüşlü bavulum, üzerimde de artık yamalarla kaplı olan seyahat pelerinim vardı. Yorgun bedenimi taşıyan bacaklarım sanki tüm güçlerini kaybetmişler gibi adımlarım uyuşukça yerde sürünüyordu. Dün gece benim için zor geçmişti.

Her ay yeni baştan beni etkisi altına alan lanetime katlanmak, son on iki yıldır benim için her zamankinden de zor hale gelmişti. Çünkü artık gece koşularımı yalnız yapmak zorundaydım, sürümü kaybetmiştim.

Silkelenip aklımı tehlikeli düşüncelerden uzaklaştırdım.

Kings Cross'a yıllar sonra ilk defa ayak basmıştım. Aksırıp tıksıran, buharlar çıkaran trenlerin yanından geçerken kalbim göğüs kafesimin içinde garip bir heyecanla buruluyordu, Hogwarts benim için her zaman ikinci bir ev gibi olmuştu.

Kalabalık bir grup Muggle yanımdan geçerken dokuz ve on numaralı peronların arasındaki taş duvarın önünde bekledim. Etraf boşalınca bavulumun sapının avcumdaki yerini sağlamlaştırdım ve kimsenin dikkatinin üzerimde olmadığından emin olduktan sonra kesin adımlarla duvara doğru ilerledim. Yıllar sonra bile, Hogwarts Ekspresine giden yolda kalbim göğsümde tatlı bir koşu tutturmuştu.

Katı duvarın öteki tarafına orada hiçbir şey yokmuşçasına geçtiğimde henüz ortalık sakindi. Yalnızca birkaç birinci sınıf ve aileleri vardı ve onlar da henüz trene binmemişti. Peronun boş olmasının rahatlığından yararlanarak trene girdim. Boş koridorda yürümeye başladığımda adımlarım, nereye gideceklerini biliyorlardı.

Tanıdık kompartımanın önüne geldiğimde durdum ve anıların zihnimin duvarlarına çarpmasını bekledim.


"Şimdi ne olacak?" diye sordu Sirius, hepimizin üzerine bir melankoli çökmüşken.

Lily Sınıf Başkanı olarak koridorlarda devriye gezmeye çıkarken benim yardıma gelmek için acele etmememi söylemişti. Marlene de Bones'un ona bir şey göstereceğini bahane ederek kompartımandan çıkmıştı ve sonunda dördümüz, Çapulcular, içeride yalnız kalmıştık. Yine Hogwarts Ekspresinde her zaman oturduğumuz kompartımana yerleşmiştik fakat bu sefer sonuncu kez...

Hepimiz F.Y.B.S.'lerimizi vermiş ve mezun olmuştuk. Eve dönüş yoluna girmişken hepimiz, bunun artık dönüşü olmayacağını biliyorduk. Dördümüz de Hogwarts'ta ailemizi bulmuştuk, birbirimizi. Çapulcular olmuştuk ve bir sürü muziplikler yapmıştık. Ve Sirius'un da sorduğu gibi, bundan sonra ne olacağını merak ediyorduk.

"Ben ne yapacağımı biliyorum." dedi James, gözlerinde kararlı bir ifadeyle. "Lily'yle evleneceğim!"

Yüzümde anında bir tebessüm oluşurken o ikisinin sonunda birlikte olmasına ne kadar mutlu olduğumu tekrar hatırladım. James'i de Lily'yi de oldukça fazla seviyor olmamın buna etkisi dışında, sonunda James'in beni sıkıştırıp durmasından kurtulduğuma da seviniyordum. Çünkü neredeyse yedi yıldır Lily'ye aşıktı ve her şeyde beni aracı olarak kullanıyordu.

"Evlenme teklifini de bana ettirmeyeceksin, değil mi, Çatalak?" diye takıldım ona.

"Ne alakası var?"

"Lily'ye benim ne kadar yakışıklı olduğumu anlar, Remus." diye onun taklidini yaptı Sirius ve Peter da ona katıldı.

"Lily'ye ne kadar da iyi bir Quidditch oyuncusu olduğumu anlat."

Hogwarts GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin