Kofti Part 3

1.8K 124 42
                                    

Gecenin bu saatinde bomboş olan üçüncü kat koridorunda, adımlarının duvarlardan yankılanmasını dinleyerek yürüyordu. Hava artık iyice serinlemeye başlamış olduğundan pelerinini de giymişti. Koridorun sonuna geldiğinde ortalıkta hiç öğrenci olmadığına ikna olup geri döndü. Tam yürümeye başladı ki adım attığında yere çarpışını duyarak bağcıklarının açıldığını anladı. Bağlayabilmek için sırtını yanında asılı duran bordo duvar halısına yaslamaya yeltendiğinde, halının arkasındaki boşluğa düştü. Halı kafasına geçmiş şekilde yerde otururken ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ayağa kalkıp nasıl düştügünü görmek için gözlerini halıya dikti. Üzerine işlenmiş resimde, bir lord karşısındaki leydiye tüylü şapkasını çıkarıyor, leydi de ona önce utanarak kıkırdıyor sonra reverans yapıyordu. Halıya uzanıp duvarda yana doğru çekti. Kocaman ve karanlık bir ağız gibi ortaya çıkan koridorla karşılaşınca şaşırdı. Şatoda gizli bir geçit bulmuş olmanın heycanıyla içeri adımını attı. Karanlıkta kör gözlerle ilerlerken aşağı inen basamaklardan düşmemek için eliyle duvardan destek alıyordu. Geçidin ortalarına geldiğinde dışardan gelen konuşma seslerini duydu.

''Bu seni hiç bir şekide ilgilendirmez, seni pis kanı bozuk !'' diyordu incecik bir kız sesi.

"Ailenden utanmamalısın, minik kurbağa." dedi karşısındaki alaycı ses.

Filch karanlıkta adımlarını hızlandırdı. Belli ki konuşanlar, yasak bir saatte şatonun içinde dolanan iki öğrenciydi.

"Ah, seni mahvedeceğim!" diye tısladı kız, çocuğa.

Argus kızın sesindeki tondan- ki o minik kız sesine oldukça zıt, tehditkar bir tondu- kızın muhtemelen asasını çocuğa doğrultmuş olabileceğine kanaat getirdi. Artık neredeyse koşarca iniyordu zifiri karanlık olan geçidin merdivenlerini.

"Bir Mugglea asla aile demem!" diye ciyakladı kız. "Hayatımdan defolup gitti ve Kofti oğlunu da yanında götürdü."

O kelimeyi duyunca olduğu yerde kaldı Argus. Kofti. Kendi kendine konuşurken çok söyledi bunu ama başkasının söylediğini duymak, her ne kadar başkasına söyleniyor olsa da, acıtıyordu. Tükürür gibi söylemişti kız bunu çünkü. Var olan bir şeyi söyler gibi değil de hakaret eder gibi.

"O Muggleın annen olduğunu unutma. Onun pis kanı senin damarlarında dolaşıyor."

"NASIL CÜRRET EDERSİN?!" Çocuktan gelen küçük haykırışı duyduğunda, Argus son basamakları inip aydınlığa çıktı.

"Siz ikiniz ne yapıyorsunuz bu saatte ayakta?'' diyerek karşılarına dikildi Argus. Kalbi nedensiz yere deli gibi hızlı atıyordu. Bulunduğu koridorun kasvetli havasından zindanlarda olduklarını anlamıştı.

Oldukça kurbağaya benzeyen kız, tombul vücudunu yavaşça ona doğru çevirdi. Yüzünde yapış yapış, samimiyetsiz bir gülümseme vardı. Kafasındaki yeşil saten fiyonk, boynundaki Slytherin atkısıyla uyumluydu.

"Mr Filch," dedi en sevimli sesiyle. "Ben Slytherin Sınıf Başkanıyım. Devriye gezerken bu asiyi" Yanındaki çocuğu asasıyla dürttü. "şatoda gezinirken yakaladım."

Çocuğun eli tüm bunlar olurken hep yanağındaydı.

"Yanağına bakayım." dedi Argus sadece, kızın söylediklerini dikkate almadan.

Çocuk elini çekinerek kaldırdığında, elmacık kemiğinin altından şakağına kadar uzanan kesik meydana çıktı. Aklı Hogwarts'ta öğrenci olarak geçirdi son geceye doğru kayarken kendini toparlamak için titrek bir nefes aldı.

"Sınıf Başkanları'nın yetkilerinde öğrencileri büyüyle cezalandırmak olduğunu sanmıyorum, Miss..."

"Umbridge." dedi kız, dudaklarındaki yapmacık gülümsemeyi bozmadan. Ancak gözlerinin gerisindeki soğukluk göz ardı edilemeyecek kadar ortadaydı.

Hogwarts GünlükleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin