Part 2- Artık Bir Potter
Etrafını saran yeşil alevler geri çekilirken, önünde dönen bulanık şekiller de sonunda kaybolmuştu. Üstünden küller saçarak salonlarına adım attığında, Potterlar şaşkınlıkla ona bakıyorlardı. Her ne kadar evden çıkarken buraya gelmek konusunda kararını vermiş olsa da, sabahtan beri bu konu üzerinde düşünüyordu. En sonunda en yakın arkadaşının dünyalar iyisi, anlayışlı ailesine sığınmanın tek bir kötü yanı bile olmadığına karar verdiğinde, hava çoktan kararmıştı bile. Şimdi ise Mrs ve Mr Potter'ın şaşkın bakışları karşısında kararını bir kez daha sorguladı. Belki de onu evlerinde istemeyeceklerdi, kendi ailesi bile onu evlerinde istemiyordu.
"Sirius, iyi misin?" Kadın hemen yanına gelip omzundaki külleri asasıyla temizledi. "Neler oluyor, tatlım?"
"Bir şeyler olduğu kesin ama önce biraz soluklansın, değil mi?" dedi Mr Potter eşine bir bakış atarak. Salondan hole çıkarak yukarıya doğru seslendi. "James?"
"POTTEERR!" diye kendine tezahürat yapar gibi bağırdığını duydular James'in.
"James!"
"POTTEEERRR!" Arkadaşının merdivenlerin başına doğru yürüdüğünü duyduğunda Sirius gülümsedi. Buraya gelmenin verebileceği en iyi karar olduğunu düşünüyordu şimdi. "Hogwats'ın gördüğü en iyi Kovalayıcı olan James Potter, Gryffindor takım kaptanlığı için en güçlü aday." diyerek, yüzünde çapkın bir gülümsemeyle basamakları inerken, eliyle saçlarını karıştırdı James. "Ve tabi ki-" diye devam ederken Sirius'u görünce merdivenlerin ortasında kalakaldı.
"Patiayak!" Kendine geldiğinde uçarcasına basamakların geri kalanını inip arkadaşına sarıldı.
"Çatalak." dedi o da arkadaşının sarılışına karşılık vererek. James Sirius'un sırtına pat pat vurunca çıkan tozdan dolayı öksürdü.
"Uçuç şebekesini kullanmışsın." dedi gülerek.
İkisinin evleri aslında birbirine yakındı. Normal bir insan için yürüme mesafesinden fazla olsa da, Patiayak olarak Sirius için pek sorun olmazdı. O da ne zaman Potterlar'a gelse yürürdü çünkü Uçuç Şebekesi'nden pek hoşlanmazdı. O mide bulantısını çekmektense pireleri tercih ederim, derdi.
"Evet, bavulları taşırken yürümek pek kolay olmazdı." James ona kaşlarını çatarak baktı.
"Bavul mu?"
"Evet," dedi sıkıntıyla başını kaşıyarak. "Evden kovuldum da."
"NE?" dedi üç Potter da bir ağızdan.
"Sen geç bakayım şöyle." diye kolundan çekerek salonda bir koltuğa oturttu onu Mrs Potter. "Anlat şimdi, ne demek kovuldun?" James karşısındaki koltuğun sırt yaslanma yerinin tepesine oturmuş, dikkatle onu süzüyordu.
"Aslında kovulmadım, kendim çıktım gittim ama bana başka seçenek bıraktıkları söylenemez."
Sonrasında her şeyi uzun uzun anlattı. Andromeda'nın düğün davetini, kendisinin evden kaçıp dolaştığını. Hatta odasına yaptığı şeyi anlattığında, James az kalsın gülerken koltuğun tepesinden düşecekti.
"Annenin surat ifadesini görmek isterdim o an. Beni her gördüğündeki gibi kızardı mı yine, şişko."
"James!" diye uyardı annesi onu ama Sirius da kahkahalarla gülüyordu.
"Evet evet ama en komiği de, seninle ilgili onca ettiği lafa rağmen senin Slytherinin kıçını tekmeleyecek kadar iyi olduğunu söylediğimdeydi." Mrs Potter'ın, o kıç derkenki ifadesini fark ettiği için ekledi. "Üzgünüm Mrs Potter ama doğrusu bu. Her neyse ve Regulus denen o küçük yılan da orda morarmış bir şekilde duruyordu ve bir anda Marlene'in konusunu açtı."
"Yapmış olamaz!" dedi James dehşete düşmüş şekilde. "O kadın da iyice kafayı yemiştir herhalde."
"Bir dakika, Marlene kim şimdi?" dedi Mrs Potter, sanki Quidditch Ligi final maçını izliyormuş gibi heyecandan gözleri kocaman olmuştu.
"Marlene McKinnon, bizim gibi altıncı sınıfa geçen bir Muggle doğumlu." Mrs Potter heyecanla iç çekerken anlamış gibi kafasını salladı.
"Biz biraz takılıyoruz gibi." dedi Sirius gayet umursamaz bir tavırla.
"E, o pis cad- yani annen de sana git dedi o halde bunu duyunca."
"Kesin yine bağırmıştır." dedi Mr Potter kıkırdayarak. Eşinin dik bakışlarına maruz kalınca gülmeyi kesti. "Ama hep bağırıyor. Geçen St Mungo'da bir Şifacıya öyle bir bağırmış ki, adam orayı ağlayarak terk etmiş. Ah!" Mrs Potter'ın çimdiklemesiyle susmak zorunda kaldı.
"A, evet, bunu yemek masasında oldukça mutlu bir şekilde anlatmıştı." Boğazını temizleyerek cırtlak bir sesle konuşmaya başladı Sirius. "Pis melez bana ne yapacağımı söyledi, ben de asil Black ailesine yakışanı yapıp haddini bildirdim." Bu sefer, Mrs Potter da dahil, hepsi güldü.
"Hepsi akraba evliliğinden kaynaklanıyor bence. Bilirsin, Muggleların bir teorisi var eğer akrabalar evlenirse çocuklar gerizek-"
"James Potter!" Kadın elleri belinde, oğluna sitem dolu bir şekilde bakarken, Mr Potter da James'in söylediği şeye bıyık altından gülüyordu. Safkan ailelerin, kan bozulmasın diye akrabalarıyla evlenmeleri oldukça yaygındı.
"Aslında Reg Marlene'den bahsedince, annem bağırmadı. Sadece beni kolumdan tutup aşağı götürdü ve gayet sakin bir sesle, eğer bir 'bulanıkla' evlenirsem artık bir Black olmayacağımı söyledi."
Sirius yine evden ayrıldığı sıradaki ruh haline bürünmüştü. O insanların yüzünü bir daha görmeyecek olmak onu rahatlatıyordu ancak bir yandan da ailesinden ayrılmak üzücüydü. Oda tamamen sessizliğe büründüğünde kendini rahatsız hissetti.
"Ben de kapıyı o safkan suratlarına çarptım çıktım." dedi yapmacık bir şekilde gülerek. Sonra kaçamak bir şekilde Potterlar'a baktı. Mr ve Mrs Potter birbirlerine bakarak sözsüz bir şekilde konuşuyorlardı. James ise aralarına başlarını sokmuş, onlara yavru köpek bakışları atıyordu.
"Sirius," diye başladı Mrs Potter. "ilk geldiğin yerin burası olması bizi hem duygulandırdı hem de gururlandırdı. Bizimle birlikte kalırsan çok mutlu oluruz."
Burnu sızlarken kendini ağlamamak için zor tuttu. Tanıştıkları ilk gün, bina seçimleri yapılmadan önce, James'e Slytherin'e gitmek istemediğini ama tüm ailesinin orada olduğunu söylemişti üzüntüyle. Şimdi ise James'in verdiği cevabı tekrar duyabiliyordu.
"Doğduğun aileyi seçemezsin." demişti. "Ama bu aileyi seçebilirsin."
Teşekkür etmek için kendini toparlamaya çalıştı ancak hissettiklerini hangi sözcüklerle anlatabileceğini bilmiyordu. Gözleri yerde ağzını açık kaparken James imdadına yetişti.
"Benim de şimdiden canım sıkılmaya başlamıştı zaten." dedi. Oturduğu yerden zıplayarak indi ve Sirius'un yanına gelip, kolunu omzuna attı. "Biraz muziplik fena olmazdı."
Sirius bu sefer içten bir şekilde güldü.
"Ya tabi. Gösteririm muzipliği ben size." diye tehdit edercesine tek kaşını kaldırmıştı Mrs Potter.
"Eminim Çatalak muziplik derken kötü bir şey kast etmemiştir, Mrs Potter. Belki ay ışığı altında bir yürüyüş." dedi Sirius ciddiyetle. James gülerken, Sirius'un omzuna dayadığı kolu genç büyücünün bütün vücudunu sarsıyordu. Gülüşmeleri bittiğinde James anne ve babasına döndü.
"Eh, o zaman bir çift resmi cübbe almanın vakti geldi, değil mi?" dedi. Diğerlerinin anlamayan bakışlarına karşılık devam etti. "Madem davetliyiz, en sevdiğimiz Black'in düğününe gidiyoruz."
"Andy mi? En sevdiğin Black'in ben olduğumu sanıyordum." dedi sırıtarak. James küçük bir kahkaha patlattı.
"Sayılmaz." dedi Sirius'un omzuna bir şaplak atarak.
"Sen artık bir Potter'sın."
Arkadaşlarrr part 3 çok kısa zamanda geliyor, bu hikaye beni çok heyecanlandırdı. Yazarken çok zevk alıyorum. Sanırım Sirius'u kendime yakın hissediyorum, onunla ilgili yazmak çok eğlenceli. Umarım siz de benim kadar eğleniyorsunuzdur okurken. Eğer eğleniyosanız yıldıza basmayı unutmayınn :*
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hogwarts Günlükleri
FanfictionBir zamanlar Hogwarts'ta bulunmuş olanların hikayeleri... Belki bir zamanlar aynı yatakta uyudular, aynı sandalyede oturdular. Hatta belki bir sıraya kazıdıkları isimleri yan yana duruyor. Ama siz hiç onların hikayelerini onların gözünden görmedini...