Part 3- Düğün
Yeleğinin önünü iliklerken James'e döndü.
"Sence çığırtkan ellerine ulaştığında en çok kim sinirlenmiştir, annem mi yoksa büyükbabam mı?" dedi gülerek.
"Annenin yapı olarak çirkef bir cadı olduğunu biliyoruz ama bir keresinde büyükbabanla tanışmıştım da..." dedi kafasını kaşıyarak. "Yok yok, kesin annen daha çok sinirlenmiştir."
Sirius kahkahayı bastı.
Evden öyle sessiz sessiz ayrılmış olmayı kendine yediremeyen Sirius, Potterlar'da kalmaya başlamasının ertesi günü, bir şeyler yapması gerektiğine karar vemişti. James'le birlikte planlarını hayata geçirmek için onlarca çığırtkanı tüm Blackler'e yollamışlardı.
" ADİ VE PEK BOKLU BLACK AİLESİ! BEN-YANİ SİRİUS BLACK- BU AİLEYLE BAĞIMI TAMAMEN KOPARDIĞIMI BİLDİRİYORUM. VE O PEK KAZULET SURATLARINIZI BİR DAHA HAYATIMDA GÖRMEYECEK OLMAKTAN MUTLU OLDUĞUMU DA EKLEMEK İSTERİM- ÖZELLİKLE DE SENİNKİNİ IRMA MUŞMULA!" O sırada arkadan James'in gülüşü duyuluyordu. "SİZDEN UZAK GEÇİRDİĞİM ZAMANLARDA DA KENDİ BLACK KANIMI ELİMDEN GELDİĞİNCE KİRLETECEĞİME TÜM CİDDİYETİMLE YEMİN EDERİM. AU REVOİR!" Sonra da kırmızı zarf alevler içinde kalıp kül oluyordu.
Boy aynasında saçını düzeltirken hala sırıtıyordu.
"Büyükbabamı gördüğünde o evcininin kafası yok muydu elinde."
"Evet, sanırım çayına biraz fazla süt koyduğu için kesmişti cinin kafasını." diye onayladı. "Herneyse, ben yine de annenin daha çok sinirlendiğine eminim."
"Sence beni de aile ağacından uçurmuş mudur?" diye sordu Sirius sırıtarak.
"Ah, ona ne şüphe."
Sirius artık hazır bir şekilde yatağın kenarında otururken, hala özenle hazırlanmakta olan James'i izliyordu. James görüntüsünden tatmin olmuş bir şekilde boyun bağıyla oynamayı kesince Sirius içinden saymaya başladı, üç iki bir... O saymayı bitirdiği anda James saçlarını karıştırınca Sirius güldü.
"Ne?"
O sırada aşağıdan seslenen Mrs Potter'ı duydular.
"Beyler, hadi! İki dakika kaldı, on saniye içinde ikinizi de burada görmek istiyorum."
Aşağı indiklerinde Mr ve Mrs Potter salonda, eski püskü bir telefon rehberinin etrafında duruyorlardı. Mrs Potter onları içeri girdiklerinde şöyle bir süzüp gülümsedi.
"Harika görünüyorsunuz Mrs Potter." dedi Sirius çapkınca gülümseyerek.
"Biliyorum." diye karşılık verdi kadın ve Sirius'a göz kırptı.
"Hazır mısınız?" diye sordu Mr Potter gülüşmelerin arasından.
Hepsi başlarını olumlu anlamda salladıktan sonra adam gözlerini saatine dikti. O sırada Mrs Potter James'i yakalamış, tepesindeki dağınık saçlarını düzeltmeye çalışıyordu.
"Eller Anahtar'a." Hepsi ellerini eski telefon rehberinin üzerine koyarken, James öteki eliyle tekrar saçlarını karıştırdı.
"Üç, iki, bir." Göbeklerinden kancayla çekiliyormuş gibi bir hisle odadan yok oldular.
Açık yeşillik alana beş metre kadar uzakta bir patikada belirdiklerinde, kulaklarına muggle müzikleri geliyordu. Patikanın sonunda görmeyen gözlerle onların tarafına doğru bakan muggle belli ki misafirleri beklerken oldukça heyecanlıydı. Adam, Sirius ve Potterlar muggleların onları görmesini engelleyen büyülerin yarattığı kalkanın içinden çıktıklarında, sonunda onları gördü. Sıcak bir karşılamayla alana doğru yollandılar. Direklerin aralarına dizilmiş renkli fenerler etrafa sevimli bir hava katıyordu ancak Sirius ve James'in gözleri fenerlerdense sevimli kızları arıyordu. Black ailesi bu yüz karası düğüne gelmemişti tabi, bu yüzden etrafta çok az büyücü görünüyordu. Onlar kendilerine gösterilen sıraya doğru yürürlerken mugglelar da onları süzüyordu. Büyücülerin 1800'lerin sonundan fırlamış gibi görünen resmi cübbeleri karşısında, muggleların ispanyol paça pantolonları ve iri desenli giysileri vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hogwarts Günlükleri
FanfictionBir zamanlar Hogwarts'ta bulunmuş olanların hikayeleri... Belki bir zamanlar aynı yatakta uyudular, aynı sandalyede oturdular. Hatta belki bir sıraya kazıdıkları isimleri yan yana duruyor. Ama siz hiç onların hikayelerini onların gözünden görmedini...