Bir anda yatakhaneye dolan serin havayla tüyleri dikeldi.
"N'apıyorsun?" Lily camı açmış pencerenin önünde dikiliyordu.
"Iı, hiç. Bir an sıcak bastı da. Birazdan kapatırım."
Marlene örtüsüne daha sıkı sarınıp kitabına döndü. Biraz zaman geçtikten sonra minik kanat çırpışlara benzeyen bir sesle dikkati dağıldı. Kafasını kaldırdığında camdan içeri, kuş şeklinde katlanmış bir kağıt parçasının süzüldüğünü gördü. Kağıt kuş kanatlarını çırparak ona doğru yaklaştı. Tam yüzünün önünde durduğunda Marlene bir an için ona öylece baktı. Sonra elini uzatıp kağıdı tuttu. Bakışlarını üzerinde hissederek Lily'ye döndü. Arkadaşı da onun gibi meraklı meraklı bakıyordu.
"Açsana."
Kuşu avcunda düzleştirip katlanmış kenarlarını açtı. Kağıdı tamamen açtığında üzerinde hiçbir kat izi görünmüyordu ve ortasında özenle yazılmış kısa bir not vardı.
Seni aşağıda bekliyorum. Ayakkabılarını giysen iyi olur.
Lily çoktan ensesinde bitmiş, omzunun üzerinde kağıdı okuyordu.
"Sirius." dedi heyecanla.
"Tabi ki Sirius." diye onayladı Marlene de. Sonra kağıdı bir kenara koyup arkasına yaslandı ve kitabına geri döndü.
"N'apıyorsun? Gitmeyecek misin?"
"Hayır tabi ki." Lily'nin yüzünde anlayışlı bir ifade oluştu.
"Haklısın."
"Biliyor muydun?" Lily kafasını kaldırıp ona sorarcasına baktı. "Camı açtın. Bunu biliyor muydun?"
"James bana saat bir gibi camı açmamı söyledi ama bununla ilgili olduğunu tahmin etmemiştim."
"Anlaşılan ona doğum günümü söylemeye falan karar vermişler." Bir süre orada sessizce oturduktan sonra aniden ayağa kalktı.
"N'apacaksın?"
"Gidiyorum. Biraz da o kendini kötü hissetsin."
"Ovv. İşte benim kızım." Kız Lily'ye ters bir bakış attı. "Çok da ağlatma ama." diye ekledi sırıtarak.
Marlene ayakkabılarını giymeyi bitirdikten sonra kapıya yürüdü. Basmakları inerken tamamen sakindi ve düşünceleri netti. Genelde zor sinirlenmesine rağmen iğnelemeleriyle meşhurdu. Bu yüzden insanlar onunla en ufak tartışmaya girmekten bile çekinirlerdi. Katıksız bir zekanın ürünü, demişti Sirius bir keresinde. Marlene başka şeylerden çok zekasına iltifat edilmesini severdi ve Sirius da bunu biliyordu. Ah, işini çok iyi biliyordu. Zaten olay da bu değil miydi? Okuldaki tüm kızlar Sirius için kolay lokmaydı ve Marlene de eskiden dalga geçtiği o kızlardan biri olmuştu şimdi. Resmen ağına düşmüştü. Kendine olan siniriyle dişlerini sıktı.
Ortak Salona vardığında Sirius ilk başta onu fark etmedi. Arkası dönük bir şekilde volta atıyordu. En sonunda olduğu yerde durup, oflayarak parmaklarını saçlarının arasından geçirdi. Sonra beklemekten vazgeçmiş olacak ki yatakhanlere yönelmek için arkasını döndü.
"Marla. Gelmeyeceğini düşünmeye başlamıştım."
Sirius onu sinirlendirmek için kıza Marla diyordu. Normalde Marlene buna gözlerini devirip onunla Patikafa diye dalga geçerdi ama bu sefer suratına bakmakla yetindi. Üzerinde bol siyah bir AC/DC tişörtü vardı ve daha da siyah olan saçlarının uçları neredeyse omuzlarını süpürüyordu. Sessizlik garip bir hal alınca Sirius kıza yaklaştı.
"Biliyorum, bugün tam bir pisliktim ama söz veriyorum birazdan yapacağım şeyle hepsini telafi edeceğim."
"Peki." dedi Marlene sadece ve karşısındaki genç adamın şaşkın yüzüne aynı şekilde bakmaya devam etti. Yapmak istediği şeyi yapmasına izin verecekti ve sonra hevesini kursağında bırakacaktı. En iyi can acıtma yolu bu olmaz mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hogwarts Günlükleri
FanfictionBir zamanlar Hogwarts'ta bulunmuş olanların hikayeleri... Belki bir zamanlar aynı yatakta uyudular, aynı sandalyede oturdular. Hatta belki bir sıraya kazıdıkları isimleri yan yana duruyor. Ama siz hiç onların hikayelerini onların gözünden görmedini...