14. BÖLÜM: ''GURUR''

4.7K 230 21
                                    

" İkide bir denemiyorsun deyip durma. "

Bağırarak konuşmuştu. Yüzü gerilmiş, kaşları çatıktı. Yüz ifadesi avını görmüş aslandan farksızdı. Ama bu kez bende sinirliydim. Alttan almayacaktım.

" Deniyor musun? Bu nasıl denemedir? Dün beni aşağılayıp benden nefret ettiğini söyleyip işim olmaz diyorsun, Elif mesaj atmasına rağmen aramıyorsun. Sonra ertesi gün sanki beni paramparça etmemiş gibi bana sormadan yemeğe götüreceğini söylüyorsun daha sonra yemekte birden kolumdan tutup sürükleyerek beni buraya getirip tekrar aşağılayıp gururumu un ufak ediyorsun. Senin için değişip gururumu yok sayıyorum beni sürekli itmene rağmen tekrar tekrar koşarak sana geliyorum ve yine aşağılanıyorum. Ama unutmuşum gurur benim neyime, değil mi? Ben sana doyasıya sarılıp , bıkana kadar seninle konuşamam, değil mi? Çünkü ben bunu hak etmiyorum. Çünkü ben basit bir kızım, değil mi? Beni sürekli dağıtıp dağıtıp toplayarak bunu ispatlamaya çalışıyorsun, değil mi? Güçsüz olabilirim hatta gurursuz ve yüzsüz olabilirim ama asla namussuz olamam anlıyor musun? "

Gözyaşlarım toprağı ıslatıp çamur yapmıştı. Bağırarak konuştuğum içinde boğazım yanmaya başlamıştı.

" Gidelim. "

Ne yani o kadar şey söyledikten sonra tek söyleyeceği bu muydu?

" Gideceğim. Emekleyerek geldiğim kalbinden koşarak gideceğim. Sana daha fazla bağlanmadan hayatından gideceğim. "

Oturduğum yerden kalkıp bitkin bir şekilde yürümeye başladım. Kalbim çok acıyordu, oluk oluk kanlar akıyordu. Ben bu kadar güçsüz değildim.

" Gitme. "

Yürüyerek gelip kolumdan tutup bana sarıldı. Ruh hali çok çabuk değişiyordu. Saniyeler önce sinirliyken saniyeler sonra sakinleşebiliyordu. Onu anlamıyordum, anlamak için çabalıyordum ama başaramıyordum. Çözümü unutulmuş bir soru gibiydi. Çözmeye çalışıyordum ama sonucu bulmaya bırakın yanına bile yaklaşamıyordum. Çözemedikçe, sonucu yanlış buldukça siliyordum. Sayfa silmekten yıpranmıştı artık, yırtılmasına çok az kalmıştı. Bir yanım sayfanın yırtılmaması için uğraşmamamı söylüyordu diğer yanım ise sonucu bulmadan mutlu olamayacağımı söylüyordu. Ne yapacağımı bilmiyordum. İki duvar arasında sıkışmıştım ve o duvarlar git gide bana yaklaşıyorlardı. İki duvar arasında boğulacağımdan korkuyordum. Bir karar vermem lazımdı ama Nevfel'in sözleri, kolları, kokusu, bedeni kısacası varlığı buna izin vermiyordu.

" Doyasıya sarıl, bıkana kadar benimle konuş ama gitme. Sende beni terk etme. "

Sesi sanki tenine binlerce iğne batırılıyormuş, işkence çekiyormuş gibi acı dolu çıkıyordu. Bir süre kollarım olduğu gibi kaldı ve daha fazla dayanamayıp kollarımı ona doladım. O bana sımsıkı sarılırken ben nasıl ona karşı koyabilirdim ki? Ona yine yenilmiştim. Ve ben bu yenilgiden üzüntü yerine keyif duyuyordum. Kararımı vermiştim Nevfel'i ne olursa olsun çözecektim. Onunla mutlu olmak istiyordum ve onu çözemediğim sürece mutlu olmayacağımı biliyordum. Ama şimdilik her şeyi bir kenara bırakıp şuan ki Nevfel'in tadını çıkarabilirdim. Kafamı boynuna gömüp ruhumdan geçenleri söylemeye başladım.

" Neden senden gidemiyorum? Acı çekeceğimi, ateşinde yanacağımı bile bile neden sana karşı koyamıyorum? Senin yanında neden benliğimi kaybediyorum? Neden beni mutlu edecek, sevebilecek insanlar varken sana çekiliyorum? Kafesi kırıp mutluluğu yakalamak varken neden tereddüt etmeden senle olan mutsuzluğu seçiyorum? "

Dudaklarını kulağıma yaklaştırıp, sıcak nefesini boynuma üfleyerek konuştu.

" Çünkü acı çekmeyi seviyorsun. "

Kafam boynunda göz yaşlarım dinmiş bir şekilde gülümsedim.

" Haklısın. "

Kafamın üzerini öpüp kollarını benden ayırdı.

" Eski haline dönmeni ve güçlü olmanı istiyorum. Babanla yüzleşip ona boyun eğmemeni istiyorum. Eğer beni söylediğin kadar seviyorsan isteklerimi yerine getirirsin. "

" Söylediğim kadar seviyorsam mı? Söylediğimden daha fazla seviyorum. "

" O zaman gidelim. "

Elimden tutup arabaya yönlendirdi. Daha az önce fırtınalar koparıp, etrafa ateşler saçarken şimdi el ele tutuşup yürüyebiliyorduk. Çok dengesiz bir çift olmuştuk. Aramızdaki ilişki çok çabuk değişip farklı bir boyuta dönüşebiliyordu. Bir saniye sonra ne olacağını asla tahmin edemez hayatımızı yönlendiremezdik. Bu belirsizlik beni fazlasıyla yoruyordu ama işin sonunda sıcacık güvenli elleri tutmak varsa buna dayanabilirdim. Nevfel ile gelen mutsuzluğu mutlu bir şekilde yaşayabilirdim. Mutluluğu kovalamak yerine onun gibi bekleyerek bana gelmesini isteyebilirdim. Çünkü o ne yaparsa yapsın her şeyin nedini olduğu ama sevginin nedeni olmadığı gibi onun yanında nedensizce mutlu olabilirdim. Ateşinde yanıp kül olacağımı bile bile küllerimin onun kalbine savrulmasını dileyebilirdim. Eğer acı çekerek öleceksem bile gözlerinin ölüm sebebim gülüşünün mezarım olmasını isteyebilirdim. Ben böyleydim işte sevdiğim insanın hem başlangıcım hem de sonum olmasını isterdim.


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SENSİZLİĞİN GÜFTESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin