22. BÖLÜM PART 1: ''KABUS''

3.7K 207 22
                                    

ALYA

Anahtarımla kapıyı açtığım an Elif'i karşımda buldum. İki elini beline koymuş kaşları çatık bir şekilde bana bakıyordu. Dudaklarıma gülümseme komutu verip zorda olsa gülümsemeye çalıştım. Bugün bir karar aldım ve sonuna kadar arkasında durmayı düşünüyordum.

'' Kaşlarını çatma o kadar , alnın kırışacak. ''

Sözlerimi duymamış gibi kaşlarını dahada çatıp kolumdan tuttuğu gibi odasına sürükledi ve kapıyı üzerimize kilitledikten sonra beni yatağa fırlattı.

'' En baştan başla. ''

Anlatırken ağlamamak için kendime yüzlerce komut verdim. O komutları hazmetmek için zaman kazanmaya çalıştım.

'' Neye? ''

'' Ne gördün? Ne oldu? Telefonda neden saçmaladın? ''

Çantamı kolumdan çıkarıp yatağa bıraktım. Derin bir nefes alıp verdikten sonra sanırım anlatmaya hazırdım. En baştan anlatacaktım yoksa Elif'in beni rahat bırakmayacağından adım gibi emindim.

'' Kafeye gittim, henüz gelmemişti. Bende göreceklerimden korktuğum için lavaboya gidip yüzüme su çarptım. Çıktığımda kızla konuşuyordu. ''

Gözlerimi kapatıp gözlerimin önünden bir türlü gitmeyen o sahnenin kararıp yok olmasını bekledim. Görüntü karanlığa karışınca gözlerimi açtım ve anlatmaya devam ettim. Ne kadar hızlı anlatırsam o kadar erken odama gidip içimdekileri boncuk gibi dökebilirdim.

'' Daha sonra kız elini tuttu. Bende dayanamayıp yanına gittim ve ağzıma gelen her şeyi söyledim. ''

Elif sözümü kesip beklediğim soruyu sordu.

'' Ne tepki verdi? ''

Yüzümde alaycı bir gülümseyiş Peyda oldu.

'' ' Ne işin var burada? ' dedi. Bende açıklama yapmayacak mısın? dedim. ''

Elif yanıma gelip oturarak yeni bir soru yöneltti.

'' Ne dedi? ''

Kulaklarımdan silinmeyen sesini dinleyerek söylediklerini harfi harfine Elif'e söyledim.

'' ' Açıklama yapmak mı? Açıklamaya ne gerek var? Sen zaten beni yargılayıp hüküm giydirmişsin. ' dedi. Kafeden çıktığımda bile arkamdan gelmeyip yerine oturdu ve kızla konuşmaya devam etti. Hepsi bu kadar. Şimdi izin verirsen odama gitmek istiyorum. ''

Elif yanıma yaklaşıp beni kolları arasına aldı. Bende kollarımı ona dolayınca sırtımı okşamaya başladı.

'' Akşama kadar neredeydin? ''

'' Parktaydım. ''

Kollarından sıyrıldım ve ona gülümsedim.

'' Ben iyiyim. ''

'' Belki yanlış anlamışsındır. Keşke önce bir sorsaydın. ''

'' Her neyse. Açıklama yapmaya bile beni layık görmüyorsa çoktan bitmiş demektir. ''

'' İzin vermemişsin ki. Verdin mi? ''

'' İsteseydi arkamdan gelip açıklardı. Şimdi kapıyı açar mısın? Onun hakkında konuşmak istemiyorum. Benim için bitmiştir. ''

Yerinden yavaşça kalkıp kapıyı açtı. Çantamı aldığım gibi odadan çıktım ve odama geçtim. Kapımı kilitleyip önüne çöktüm. Boncuklarımın yüzüme dökülmesine izin verdim. Bu gece sondu. Yarın sabah kalktığımda onu unutmuş olacağım ve eski Alya olacağım. Yatağıma geçip kafamı yastığıma koydum ve ağlamaya devam ettim. Sanırım ben bu acıyı hak etmiştim. Yıllar önce bende birine böyle acı vermiştim. Öyle ki o acıya dayanamayıp intihar etmiş ve şuanda toprağın altında yatıyordu. Ama ben bir kez daha onun için intihar etmeyecektim. Güçlü olup onunla ve duygularımla savaşacaktım. Kabuslarımla savaşacak bu defa kaçmayacaktım. Yıllar önce yaşadığım o olaydan sonra onu sevmeyip öldürdüysem kimseyi sevmeyeceğim deyip kalbimin yaralı kapılarını kapatmış haftalar önce erosun oku çarpıştığım birine isabet etmiş ve o kapılar kendiliğinden yaralarını umursamayıp açılmıştı. Nevfel'e dökülen gözyaşlarım bu defa karaktersizliğime dökülmeye başladı. Yıllar önce Emre bana onu sevmemi, denememi, ona bir şans vermemi istemişti. Ona o şansı vermemiştim. Şimdi ben birinden bir şans istiyordum ve o da bana vermiyordu. Gün gelir devran döner sözü gerçekten de doğruymuş. Gün gelip devran dönmüştü. Gözlerimi kapatıp bir an önce sabah olmasını dilemeye başladım.

Karanlığın içinde bir siluet belirdi. Yavaş yavaş bana yaklaşıyordu. Bana yaklaştıkça yüzünü seçmeye başlamıştım. Bana yaklaşan kişi masum yüzlü Emreydi. Hemen yatağımdan doğrulup ayaklarımı yere değdirdim.

'' Emre. ''

Sesim umutlu çıkmıştı. Bana iyice yaklaştıktan sonra durdu. Yüzü kireç gibi bembeyazdı.

'' Unutmamışsın. ''

Kafamı hızla olumlu anlamda salladım.

'' Unutmadım. ''

Birden bir sandalye belirdi. Emre üzerine çıkıp tavanda beliren halkayı boynuna geçirdi. Şaşkınlık ve korkuyla onu izliyordum.

'' Emre ne yapıyorsun? İn oradan Emre! ''

Bana buğulu gözlerle baktı. Bana her baktığında gözleri buğulu olurdu. Göz bebekleri bile beni ne kadar çok sevdiğini haykırırdı.

'' Beni neden sevmedin? ''

Gözlerimin içi yanmaya başladı. Çok geçmeden yanaklarım ıslanmaya başlamıştı.

'' Üzgünüm. ''

Sesim fısıltı gibi çıkmıştı.

'' Sandalyemi sen itiyorsun. ''

Cümlesini bitirir bitirmez ayağıyla sandalyeyi itekledi ve tavana asılı bir şekilde sallanmaya başladı.

'' Emre! ''

Yatağımdan sıçrayarak gözlerimi açtım. Terlemiştim. Çok kötü bir kabus görmüştüm. Oysaki kabuslarım uzun zamandır beni rahatsız etmiyordu. Hava aydınlanmıştı. Hemen yatağımdan kalkıp lavaboya gittim ve yüzüme su çarpıp kendime gelmeye çalıştım. Aynaya boş boş bakarken Emre'nin sandalyeyi itişi ve sallanışı belirdi. Hemen gözlerimi kapatıp açtım ve aynadaki görüntü kayboldu. Banyodan çıkıp odama gittim. Telefonumu elime alıp saate baktım. Bugün okula gidecektim. Uzun zamandır boşlamıştım. Çocukları da özlemiştim zaten. Dolabımı açıp Elif ile birlikte aldığım siyah mini pileli eteği ve üstüne şifon sıfır kol bebe yaka atlet çıkardım. Kıyafetlerimi giyindikten sonra saçlarımı doğal görünecek şekilde bukle yapıp toprak renginde makyaj yaptıktan sonra çantamı alıp odamdan çıktım. Annemlere görünmeden parmak uçlarımın üzerinde yürüyerek evden çıktım. Çantamdan telefonumu çıkarıp dışarıda kahvaltı yapmak için kızlara mesaj attım ve yolda yürümeye başladım. Birden içime takip ediliyormuşum hissi çöktü ve arkamı dönüp kolaçan ettiğimde kimseyi göremedim. Tam önüme dönüp yürümeye devam edeceğim sırada önümde biri belirdi.


Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
SENSİZLİĞİN GÜFTESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin