13. Bölüm: SON

1.2K 37 39
                                    


Her şeyin bir başlangıcı olduğu gibi bir de bitişi vardı. Fakat biz insanlar sanki her şey sonsuzmuş gibi yaşar ve her şeyi hızlıca tüketirdik. Günümüzde en çok tüketilip israf edilen şeylerin başında insani duygular geliyordu. Sevgi, aşk kelimesini o kadar çok tüketmişiz ki artık bir anlam ifade etmemeye başladı bu kelimeler. Oysa eskiden öyle miydi? Yüzlerce aşk efsane olmamış mıydı? Ferhat aşkından dağları delmemiş miydi , Kays aşkından çöllere düşmemiş miydi, Kerem aşkından kül olmamış mıydı?  Oysa şimdi öyle miydi? Bir gün birine aşığız, diğer gün bir başkasına. Söz de aşkımızdan ölüyoruz ama iki hafta sonra kolumuza başkasını takıyoruz. 

Bende çokça tüketmiştim bu duyguları. Tek farkım ben tüm duyguları tek bir kişide tüketmiştim. Ve sona geliyordum. Hiç sonu yokmuş gibi severken, zemine sert bir şekilde çakılmıştım. Travmalar ve kırıklarla atlamıştım, atlatmaya çalışıyordum, atlatacaktım. Geçip gideceğine dair olan kelimeleri tüm zaman zarfları ile kullanabilirdim. 

Eşikten dışarı adımımı atıp soğuk havayı nüfuz etmeye başladım. Otobüs durağına doğru yürürken boynumdaki şalı sıkılaştırdım. Onu tekrar göreceğim için üzgün, planı bugün başlatacağımız için tedirgindim. Aslında ona yardım etmek benliğimden ödün vermem demekti. Ama bunu çokça kez yaptığım için zorlanacağımı düşünmüyordum. Yapmaktan kaçınacağım tek bir insanın duyguları ile oynamaktı. Şirket evime yakın olduğu için üç durak sonra inecek ve  beş dakika yürüyecektim. 

Yaklaşık yirmi dakika sonra şirkete varmıştım. O oradaydı, bekliyordu. Adımlarımı yavaşlattım. Geldiğimi hissetmiş gibi kafasını bana doğru çevirdi. Ona yavaş yavaş yaklaşırken gözlerini üzerimden çekmemişti. Kafasını hafif sola yatırmış öylece bana bakıyordu. Ona yaklaştıkça dün söyledikleri şekillenmeye başlamıştı zihnimde. Gözlerim hemen kafasına kayarken gözlerini benden kaçırmış yere dikmişti. 

''  Günaydın. ''

Kafası ile bana yanıt verdiğinde sinirlenmiştim. 

'' Nasılsın? ''

Sorduğu soru bende gülme hissi yaratırken sadece ona ters ters bakmakla yetindim. Dudakları yukarı kıvrıldı, bende, neyse... 

'' Kabul edecekler mi beni işe? ''

Kafasını olumlu anlamda salladı. Şirkette asistan olarak işe başlayacak ve Nevfel için gerekli olan belgeleri alacaktım. Nevfel'in söylediğine göre bir ay sürmezmiş bu işi bitirmem. Gerçi bu süre bana bağlıymış falan filan... 

'' O zaman sen neden geldin? ''

Omuz silkti. Sonra dün gece aklıma düşen soruyu ona yönelttim. Beni ilgilendirmezdi ama sadece merak etmiştim.

'' Mert'e ne oldu? ''

Gözleri doldu. Gözlerimin içine baktı, dudakları kıpırdadı, çenesi kasıldı ama tek kelime etmedi. En sonunda da bakışlarını benden kaçırdı ve eli ensesine gitti. Kaşları çatıldı, sonra elleri havalandı bir yere tutunmaya çalışır gibi çırpındı. Ve ben ne olduğuna anlam veremeden yere düştü, dizlerinin üstüne. Yanına gitmek istedim, yemin ederim ayaklarım tutuştu ona doğru bir adım atmak için ama yapmadım, yapamadım. 

'' İyi misin? ''

Bu soğuk ses benden mi çıkmıştı? Hala yerdeydi, gözleri kapalıydı. Sonra beynime dün söyledikleri dank etti. Beyninde kurşun vardı... Onun beyninde kurşun vardı.  Tam ona yaklaşacağım sırada gözleri açıldı yavaş yavaş. Mavileri kilitledi beni tekrar kendilerine.

SENSİZLİĞİN GÜFTESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin