49.Bölüm

110 14 9
                                    

Ecrin Bozkurt

Tutsak edilip tutulduğun kafesin aslın da tüm özgürlüğünü kısıtlayanın demir parmaklıklar dan oluşmadığını anlaman dört bir yanını saran duvarlar dan anlardın kalbinin tamamen paramparça olmasına neden olacak gerçekler ise sevdiklerin den ayrı kalmandır düşmanın yüreğin de beslediği acının tek gayesi senin özgürlüğünün olduğunu bilmen ise kahrolmana neden olur .

Geçmişin unuturamadığı birşey varsa o da er yada geç yaptıklarımızın bedelini ödeyecek olmamızdır ister günahkar olan taraf ol ister olma buna mahkum olduğun an elinden gelen başka birşey olmadığını anlardın hayatına doğan güneşin anlamı olmadığı kadar gecelerin de hükmü olmazdı .

Pusat Asrın Zaimoğlu'nun yoğun güvenlik önlemlerini alıp beni tutsak ettiği oda da tamı tamına üç koca gün geçirmiştim onun da deyimiyle daha bu tutsaklıktan kurtulmamın sadece dört günü kalmıştı peki ben önüm de beni bekleyen dört koca güne dayanacak güce , iradeye sahipmiydim .

Dile kolay gelen bu üç günü atlatmak bile bana adeta bir yıkım gibi gelmişti bu süre zarfında odama gelen yemekler den ne doğru dürüst yemiştim nede kendimi bu konuda zorlamıştım geçen her saatin , günün bana getirisi yorgun bir beden ,soluk bir ten , ağlamaktan adeta kan çanağına dönen gözlerim olmuştu .

Şuan karşısında durduğum ayna dan bile tamamen harap olan bedenime ifadesiz gözlerle bakıyordum sanki üç gün önce tüm yaşam enerjim bedenim den çekip alınmış iradem dışın da bu odaya hapsedilmiştim gözümden bir damla gözyaşı daha yanağıma süzüldüğün de elimden sadece bunun geldiğini anlamam çok zor olmadı .

Zaten tek yaptığım bu değilmiydi göğüslerimin süt dolup adeta bana bebeklerimin varlıklarını hatırlatması ise cabasıydı daha fazla bu yıkılmış halime dayanamadığım dan titrek bir nefes alıp zorda olsa sarsak adımlarla tek huzur bulduğum yöne doğru ilerlemeye başladım.

Aslında huzur bulduğum yer diye adlandırdığım yer tutsaklığımın bana gerçek getirisiydi kaldığım odanın devasa camının önüne geçtiğim de beni tamamen karşılayan gerçek ise dışın da mahkumiyetimin sembolü olan demir parmakların olmamasının yanı sıra simsiyah giyimli adamların sıkı bir güvenlik önlemiyle beklemiş olmalarıydı .

Bu kadar gizem ,sır da neyin nesiydi böyle hepsinin yüzlerini büyük bir titizlikle gizlemek için adeta hataya dahi yer vermeden ilk gün olduğu gibi simsiyah kar maskesi takmaları bile onları birbirlerin den ayırmama dahi olanak sağlamıyordu.

Hem nasıl onları birbirlerin den ayıra bilirdim ki aynı kalıplara ve boya sahiptiler en az Pusat Asrın Zaimoğlu gibi iki metre boya sahiptiler bu da demek oluyordu ki burdan kaçmama imkan dahi yoktu eminim ablam bu haberi duyar duymaz zevkten dört köşe olmuştur.

Benim Mardin'e gitmem onun biraz daha özgürce kendi hükümdarlığını sürdürecek olmasıydı ama ne yazıkki yanıldığı birşey varsa o da Karan'ı çok fazla hafife alıyor olmasıydı eninde sonunda Karan tüm bağlantılarını devreye sokup nasıl olsa beni bu esaretten kurtaracaktı sadece yapmam gereken bu konuda biraz daha sabırlı olmamdı.

Devasa camın önünde dururken yüreğimi bir nebzede olsa huzura erdiren bahçeye bakmaktan başka birşey yapmadım sanki gözlerimi kapatıp açarsam bu kabustan kurtulacaktım ama ne yazıkki bu tamamen bir yalan dan ibaret olduğu kadar mahkumu olduğum gerçekleri de ört bas edemezdi.

Göğsümün altın da kenetlediğim kollarım ben den bağımsız bir şekilde çözülüp güçsüz bir halde iki yanıma düştüğün de mahkumu olduğum anın gerçekliğine bir kez daha kayıtsız kalamayıp bedenimi zorda olsa ayakta tutan dizlerimin bir anda bağının çözülmesiyle yere bir anda yığılmam bir oldu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: 18 hours ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ÇIKMAZIMDAKİ BOZKURT Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin