Arkadaşlar hepinizi grubuma bekliyorum... 'Ayşenur'un Yüreğinden Dökülenler' orada alıntılar paylaşıyorum ve genelde haber veriyorum... Bu bölüm aile ağırlıklı oldu. Umarım beğenirsiniz ^^
Nefret, bütün duygulardan güçlüydü. Çünkü altında mutlaka başka bir his daha yatıyordu. Sevmediğin veya hoşlanmadığın bir insana karşı yoğun nefret beslenmezdi. Karşımda oturan kadına olan nefretimin altındaki diğer his ise; öfkeydi. Belki de kırgınlık...
Kırgındım, çünkü kendi canından birini hiç düşünmeden yetimhaneye bırakabilmişti.
Garsonun getirdiği limonatadan bir yudum aldım.
O da aynı anda Türk kahvesini içiyordu.
''Anlatacak mısın?'' diye söylendiğimde onaylarcasına başını salladı.
''Baban... Mükemmel bir adamdı.'' diyerek konuşmaya başladı. ''Onunla nişanlandığım için çok heyecanlıydım. Ailelerimiz hiç istemiyordu ikimizi. Bunu umursamadık. Birbirimizi seviyorduk.''
Duyduklarım yüreğimdeki yaranın sızlamasına sebep olmuştu. Biyolojik annem karşıma geçmiş, babama âşık oluşunu anlatıyordu. Oysaki evdeki, üvey annemdi. Beni büyüten asıl kişi...
''Hamile olduğumu öğrendiğimde herkesten gizlemek zorunda kaldım. Sen... Sen içimde büyürken sadece hissettim. Baban... Baban seni bilmiyordu. Ailelerimiz yüzünden çok büyük bir kavga ettik. Bana tokat attı. Canım çok yandı, Hazan. Ömrümü adadığım adamın ağzından dökülen kelimeler ayrılıkla alakalıydı.''
Limonatamı yudumlarken gözlerimi masanın üzerindeki peçeteliğe dikmiştim. Hikâye mutsuz sonluydu. Annemin masalı, düşündüğü gibi bitmemişti.
''Nişanı attığımızda üç aylıktın. Aileme söyleyemedim, babana bile bahsedemedim. Bahaneler üreterek şehir dışındaki arkadaşımın yanına kaçtım. Sonra... Sen doğdun. Mucizemdin! Yemin ederim asla seni bırakmak istemedim.''
Gözlerim dolmaya başlıyordu. Ağlarsam kaybederdim. Seslice yutkundum ama bakışlarımı ona çevirdim. Benden beklediği tepkiyi alamamış olmalı ki devam etti.
''Sen doğduktan sonra her şey zorlaşmaya başladı. Hem çalışıp hem sana bakmayı denedim ama ailem de geri çağırdı. Kucağımda seninle karşılarına çıktım. Herkese yalvardım. Soyadımızı sana verecektik. Babam beni evlatlıktan reddettiğini söyledi. Annem ise kızının öldüğünü... Ortada kalakalmıştım. Sütten kesilmem de çok sürmedi. Doğru düzgün beslenemiyorduk bile. Bunlar olurken baban... Çoktan başkasıyla evlenmişti. Bunun acısıyla yaşayamadım. Sen küçükken onun tıpatıp aynısıydın. Saçlarından bakışına kadar her şey ilk ve tek aşkımı hatırlatıyordu.''
Boğazı düğümlenmiş gibi duraksadı. Sanırım eski konuların açılmasından hoşnut değildi. Peçetelerden bir tane alıp çoktan ıslanmış olan yanaklarını sildi.
''Babanın karşısına çıktım. İlk başta senin başka birinden olduğunu düşündü. DNA testi istedi. O kadar çok kırıldım ki... Ondan sonra hiçbir erkeğe gözümün ucuyla bakmamışken... Her neyse! Kızını almak istediğini belirttiğinde çok öfkelendim. Hem ona hem çaresizliğime. Çünkü... Başka şansım yoktu. Sen çok sık hastalanmaya başlamıştın. Açlık benim için değil, senin için sorundu. Yaşına bile basmamıştın, Hazan.''
Gözyaşları bir anda istila etti. Karşımda oturan kadın ilk defa çaresiz bir anne gibi görünmüştü gözüme. Ağlamaya başladığımın farkındaydım fakat durduramıyordum.
''Sana bakamıyorken yanımda tutmak haksızlıktı. Yediğin önünde, yemediğin ardında olacaktı. Güzel elbiseler giyip iyi okullarda okuyacaktın. Baban bunu sağlardı... Biliyordum. Onun evinin yakınlarındaki yetimhaneye bıraktım seni. Müdürün bakışlarını hala hatırlıyorum. Öyle acımasız ve soğuktu ki. O da haklı kendince... Hangi anne kolayca çocuğunu verebilir ki? Babanın seni almasına izin veren bendim. İşlemler bitince gittim. Bu sokak, bu şehir, bu ülke dar geldi bana. Ben buraya hem aşkımı hem de kızımı gömdüm Hazan. Geçmişimi gömdüm.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Hayatlar Senfonisi
Teen FictionYalanlar üzerine kurulan hayatlar; ne kadar çok yalan varsa o kadar çabuk yıkılır.