Beşinci Bölüm

4.5K 326 9
                                    

Hayatım boyunca şanssızlık yakamı bırakmamıştı. Ödevlerimi son kelimesine kadar yazar, üzerine bir şeyler dökerdim. Merdivenlerden yuvarlanır, yalan söylediğimde mutlaka yakalanırdım. Yine de bu kadarının fazla olduğunu düşünüyordum. Lale hocanın bizi Ahmet’le aynı dalda sarmaş dolmaş görmesi, hayatımın ‘nah sana mutluluk’ deme şekliydi sanırım.

‘‘Hocam!’’ diye çığlık atmamla Ahmet’in kulağını tıkaması bir oldu. ‘‘Nasıl bir sestir o?’’ dedi homurdanarak. Tam ona cevap vereceğim sırada Lale hoca ‘‘Çabuk inin aşağıya!’’ diyerek bütün savunma planlarımı suya düşürdü. O kadar korkmuştum ki hareket edemiyordum.

Ahmet çevik hareketlerle ayağını daldan dala koyarak bir dakika içerisinde toprağa basabildi. Fakat ben, öylece donup kalmıştım. Vücudum hafifçe titriyordu. Hani yanımda olacaktı Ahmet? Ah, yalancı.

‘‘İnsene!’’ diye tısladı Lale hoca öldürücü bakışlar eşliğinde. ‘‘İnemem!’’ dedim tirek bir sesle. Şu an kendimi Hababam Sınıfındaki derdini anlatamayan inek Şaban gibi hissediyordum. ‘‘Saçmalama kızım, in şuraya!’’

‘‘İnemem! Yüksekten korkuyorum ben!’’

Ahmet başını geriye atarak kocaman bir kahkaha attı. Lale hoca ise sinirden kıpkırmızı olmuş biçimde sertçe vurdu yere ayağını. ‘‘Benimle alay mı ediyorsun sen?’’ Alnını ovuşturmaya başladığında durumun ciddiyetini anlayabildim. Tam bir şeyler söyleyebilmek adına dudaklarımı aralamıştım ki, Ahmet iki kolunu hafifçe yana açarak ‘‘Atla’’ dedi.

Bomboş, öylece bakıyordum gözlerine. Ne demek atla?

‘‘Yanında olacağım dedim ya!’’ diye homurdandı biraz zaman geçince. ‘‘Atla, tutacağım seni.’’

Lale hocanın onun omzuna vurup sessizce homurdandığını görünce ayağımı alttaki dala yerleştirmeyi denedim. Ahmet’i taşıyan dal, bana sıra gelince çatırdayarak koptu ve yeri boyladı. Nefes nefese daha sıkı sarıldım bulunduğum yere. Şanssız olduğumu söylemiş miydim?

‘‘Güven testi yapıyoruz, tamam mı?’’

Ahmet’in sesi gerilen sinirlerime baskı uyguluyordu sanki. Beni buraya zorla(!) çıkartmıştı! ‘‘Güven testinde ana fikir; güvenmek! Hadi, atla.’’

‘‘Korkuyorum!’’ diye yenilememle zilin çalması bir oldu. ‘‘Hazan, hemen atla! Düşünme.’’

Gözlerimi sımsıkı yumarken derin bir nefes aldım. Atlamaktan başka çarem yoktu, yere bile bakamıyordum ki! Terleyen avuçlarımı tutunduğum daldan gevşettim. ‘‘Atlıyorum...’’ dedim ve içimden üçe kadar saydım. Bedenimi gererek boşluğa bıraktım, midemdeki kıpırtıdan üç saniye sonra sert bir cüsseye çarpmıştım.

‘‘Aah!’’

Ahmet’ten geldiğine emin olduğum inlemeyle gözlerimi açtım. Başımdaki ve bileğimdeki acı katlanılmazdı. Burnunu tutan Ahmet, başını ileri doğru uzattı. Yere damlayan kanı görmek, vicdanıma tekme atılmış hissi uyandırmıştı. ‘‘Ahmet!’’ diyerek burnunda dışarıdan hasar olup olmadığını görmeye çalıştım.

Böyle bir anda bile ‘‘Adım; Feza!’’ diye diretti. Lale hoca’nın omzumdan iterek oğlunun başını tutmasıyla gerçekliğe dönüş yaptım. Az önce ağaçtan atlamış, Ahmet’e kafa atmıştım. Bunu yaparken de sağ bileğimi incitmiştim. Kazancım sıfır, kaybım cep dolusuydu! İdrak ettiklerimle ayağa fırladım elimde olmadan. Ahmet’le tanıştıktan sonra hayatımın rutinliği bozulmuştu.

‘‘İyiyim, anne.’’ diyerek ayakalandı o da. ‘‘Peki, şimdi bana ağacın üstünde ne yaptığınızı söyleyin!’’

Lale hocanın ılımlı yaklaşımı yaklaşan fırtınanın habercisi miydi yoksa gerçekten mi kızmamıştı anlayamıyordum. Tam açıklama yapacakken Ahmet önüme geçti. ‘‘Bence burada bizi sorgulamak yerine, dolabından fizik sorularını çalan öğrencilerini durdurmalısın.’’

Kayıp Hayatlar SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin