24 - TÜKENECEĞİZ (part 2)

1.7K 106 11
                                    

Bizimle birlikte olan herkese çok çok çok ama çok teşekkürler, öpüyorum sizleri bu kısa ama gururlu bölüm, "yagmur_mtlu" ya gelsin teşekkürler :****
Özcan Deniz - Beni Affet
Öncelikle bir duyuru yapayım arkadaşlar, son yayınladığım bölümün sonlarında küçük bir değişiklik yaptım, ama korkmayın geriye dönmenize hiç gerek yok, hemen aşağıda yazıyor, ayrıca yeni karakterler alalım biraz hikayemize umarım onları da seversiniz son olarak umarım beğenirsiniz buyrun iyi okumalar :)))

------------------KEREM--------------------
Hastaneden gayet sağlıklı olduğumu duyup Zeynep'in evine döndüğümde asansöre binmek yerine uzun uzun merdivenleri çıkmayı düşünüyorum. Erken gideceğim de ne olacak ki? Ona sarılamadıkça, kokusunu içime çekemedikçe mutlu olmayacağım. Bir insanın hayatı neden bu kadar kısa sürede mahvoluyor ki, anlamıyorum. Anlamadıkça da kuduruyorum sanki. Kırıp dökemiyorum, bağırıp çağıramıyorum, gidip o lanet adamın boğazına yapışamıyorum. Hayatımı mahveden, benden mutluluğumu almaya çalışan adamın hayatını ondan alamıyorum,onu bırak ona zarar bile veremiyorum. Elim kolum bağlı işte ne yapabilirim ki, özleyen ama kavuşamayan bir adam ne yapabilir? Yok yok arkadaş, ben Zeynep'ten daha fazla uzak duramam, dünyanın en zor işini yapıyorum ya. Bana ne babasından benim derdim, varım yoğum, işim gücüm Zeynep. Ben ne için yaşıyorum ki. Şimdi gidip ona sarılacağım. Beni affetmesini de isteyeceğim. Ya affetmezse? Ama duramadım işte uzak. Bir şerefsiz gibi davrandım ama onun iyiliği içindi, kabul eder mi ki? Ya etmez beni istemediğini söylerse? Hayır hayır yapmaz bunu, o da beni özledi biliyorum, boşuna bu günleri ona yaşattığım için kızar ama Zeynep beni affeder biliyorum. Hem insan sevdiğine darılır mı hiç? Kızsa bile öpüşüp barışırlar. Benim bir suçum yok ki ama...

Ya onun ne suçu var Kerem? Gözlerimin önünde neden eriyor kızcağız? Onun ne suçu vardı iki adam arasında kaldı? Ne suçu vardı da günden güne tükenmesini seyreden bir adamla aynı evde yaşıyordu? Sen bir öküzsün Kerem, öküzün önde gidenisin ki, ona bu günleri yaşattın. Senin yatacak yerin yok be, bir de kızın kalbini tekrar açmasını istiyorsun. Kapatmış mıdır ki ama kalbini? Benden vazgeçemez ama o ya, şimdi kapıyı açtığımda bana sarılmak için can attığını göreceğim yine, ben gülünce gözlerinin tekrar güldüğünü göreceğim. O benim her şeyim ya, nasıl kıyarım ona, bunu yapamam zaten ben, Allah belamı versin çok seviyorum onu ya. Ne olur yaptığım eşekliği affetsin, bir daha yüzümü asmayacağım bile ne olursa olsun.

Biraz kendime söylenerek biraz da Zeynep'in affetmesi için yalvararak kapının önüne varıyorum sonunda. Uzun zamandır antrenman yapmadığımdan nefes nefese kalıyorum, aslında yorulmayı bahane ederek zaman kazanmaya çalışıyorum, kapıyı bildiğim bütün duaları okuduktan sonra açıp onun beklemeyeceği neşeli bir şekilde "Zeynep! " diye sesleniyorum. Ama geri dönüt alamıyorum bu çağrıya, duymadığını düşünerek tekrar bağırıyorum ama nafile.. Banyodadır ya da balkondadır, belki de uyuyordur diyerek kararan havanın etkisini azaltmak için geçtiğim yerlerin lambasını birer birer açıyorum. Yavaş yavaş da hayal kırıklığına uğramaya başlıyorum. Evde olsa çoktan gelirdi diye düşünerek en sonunda evde olmadığına karar veriyorum. Ben de o gelesiye kadar beklemek için önce elimi yüzümü yıkıyorum sonra da salona geçip ayaklarımı uzatıyorum. Yanımdaki televizyon kumandasını elime alıp uzun süre tek tek bütün kanalları geziyorum. Onu da kapatıp televizyonun üstünde asılı olan büyük duvar saati ile birlikte saniyeleri saymaya başlıyorum. En sonunda pes edip Oturduğum yerden arkama dönüp kapıya gözümü dikiyorum. Zeynep bir türlü gelmiyor ama. Öfleye püfleye ayağa kalkıp ne yapacağımı düşünürken onu neden aramadığımı sorguluyorum. Hemen telefonu çıkarıp hızlı aramadan onu bulduğumda arama tuşuna basıp beklemeye başlıyorum. Bu sırada ise masanın üstünde ikiye katlanmış beyaz, çizgisiz bir kağıt görüyorum. Üzerinde hiçbir şey yazmasa da içimi ürpertiyor. Nedense telefonu kapattıktan sonra bir anda bırakıp masanın üstüne bırakıyorum ve elime kağıdı alıyorum. Bu sırada anlamadığım bir halde kalbim güp güp diye atıyor ve sıkışıyor sanki... Sanki içinden kötü bir şey çıkacağını hatta ne çıkacağını bildiğim bir kağıda bakıyorum. Sayfanın yarısına kadar mavi tükenmez kalemle Zeynep tarafından yazılmış yazıya göz gezdirirken o kadar çok terliyorum ki oda sıcaklığı gayet düşük olmasına rağmen sırılsıklam oluyorum. Göğüs kafesimin kalbimi sıkıştırması gitgide artarken yazıyı baştan okumaya karar veriyorum.
"Sevgilim..." ondan duymayı uzun zamandır beklediğim bu ilk kelime bile içimi cayır cayır yakıyor sanki. "Ne senle ne de sensiz yaşanacak bu dünya, bunu biliyorum artık. " Zeynep'in hayal kırıklığının kurduğu bu cümleyi anlamak için beş ya da altı kere okuyorum, kolay ağlamayan biri olarak gözlerimden yaşlar dökülmeye başlıyor anladıkça. Kafama kazanıyor bu cümle, ikimizin olamayacağı bir dünya.. Ben düşünemiyorum, öyle bir yer yok benim gözümde... Ağlayarak, zaten onun gözyaşlarıyla ıslanıp kurumuş kağıdı biraz daha ıslatarak okumaya devam ediyorum mektubu. Okudukça, "Ben ne yaptım? " diyorum, sonra "Yine de, babamın yaptığına karşı, bana sırt çevirmeni değil de, ne olursa olsun yanımda durmanı, ellerimi avuçlarında tutmanı isterdim. " okuduğum bu cümle zaten doğru düzgün görmeyen gözlerimi fazlasıyla şaşırtıyor. Bu nasıl olabilir ki? Kim söyledi bunları? Yine de Zeynep'in gitmiş olması şimdilik bunu göz ardı etmeme neden oluyor. Saçının teline kıyamazken onu hayal kırıklığına uğratmış olma hissi kendimden bin kere daha nefret ettiriyor. "Allah belamı versin ben ne yaptım?! " Artık ağlama sesimi duyuyorum ama müdahele etmiyorum hiçbir şekilde, hak ettim ben bunları, daha fazlasını. "Gözlerini kaçırmandan anlamalıydım bittiğimi sende, ama geç fark ettim her şeyi. " Sen bende bitebilir misin Zeynep? Neden böyle söylüyorsun? Kolay mıydı benim için sanki? Suçluyum, biliyorum bunu, kafamın dikine gittim, onun gözünde bittim günden güne, ama ona olan aşkımı nasıl sorgular, bunu anlamıyorum? Okudukça kendimden geçiyorum, cümleler boğazıma düğümleniyor. Bitirmek için yazılanları, bir umutla okumaya devam ediyorum, "Seni her zaman sevdim Kerem, sonsuza kadar da seveceğim. Hoşçakal... "

AKŞAM GÜNEŞİ (ZeyKer)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin