"Bölümüme çok uyum sağlayan bu güzel çalışma için teşekkürlerimi sunduğum "MrsBitterEnd" yani onu tanıdığım adıyla Pasaklı Cadı'ya buradan selam olsun"
•●●·٠•●●•٠·˙
Arabaya bindik ama benim aklım hâlâ evde. Bir süredir salonun baş köşesinde ikamet eden pofuduk terliklerimi oradan kaldırmış mıydım acaba? Eğer hâlâ oradaysa gerçekten rezil olurum. Şimdi bana "Senin pofuduk terliklerin mi var Meral?" deyip gülüyor olmalısın ama ne yapabilirim ki benim vücut ısım küçüklüğümden beri hep düşüktür ve o terlikler de ayağımı hiç olmadığı kadar sıcak tutuyor.
Of! Onu bunu geçtim şimdi hiç gereği yokken Selim Bey evimin yerini öğrenmiş olacak. Aman canım öğrense ne olacak ki? Koskoca adam zırt pırt evime gelip bir fincan şekeriniz var mı diye mi soracak? Ben de bu ara her şeyden gerilir oldum. Hem terliklerimi de görürse görür ne yapayım yani! Ben onun boy sırasına göre dizdiği plaketlerine bir şey diyor muyum? Ne diyeceğim Allah aşkına! Adam başarmış kazanmış takdir edeceğime bir de kulp mu takacağım? Ay! Yine ne saçma sapan şeyler düşünmeye başladım. Kahvesini içip gidecek ne var ki bunda?
Ne mi var? Evde kahve yok ki! Yok çünkü ben kahve içmem. Siz bekleyin ben bir kahve alıp geleyim desem çok abesle iştigal olur değil mi? Acaba Ceyda Hanım'dan istesem daha ilk günden bunu uygunsuz karşılar mı? Tuhaf olacak ama öyle de yapmak zorundayım yoksa Selim Bey'e kahve yerine sağlıklı sebze suyumdan ikram etmek zorunda kalırım ki bu da evime geldiğine geleceğine bin pişman olmasına neden olur.
Ben bunları düşünürken bir yandan da Selim Bey benden yol tarifi istiyordu. Anlatıyorum ama aklım tamamen uçup gitti. Şu günü bir atlatsam ne güzel olur. Tabii bir de ne derler bilirsiniz. Olacakla öleceğe çare bulunmaz artık kapının önüne de geldik yani bu saatten sonra elden de bir şey gelmez.
•●●·٠•●●•٠·˙
Arabadan indikten sonra etrafa şöyle bir baktı. Ama öyle küçümser gibi değil çünkü gözlerinde öyle bir anlam yoktu. Tabii yine de kendi oturduğu malikane ile buranın arasında dağlar kadar fark olmalı. Herhalde o evine gittiğinde arabası yaklaşır yaklaşmaz görevliler kocaman gösterişli kapılarını ağır ağır açarak geçmesi için yol açıyordur ve o da gayet kibar bir şekilde başıyla onları selamlayıp iyi akşamlar dileyerek kendilerine özel otoparklarına giriyordur. Eve girdiğinde de çalışanları elinden çantasını ve ceketini alıp yemeğin hazır olduğunu istediği zaman geçebileceğini söylüyordur. Bir dediği iki edilmiyor eli de tabir-i caizse sıcak sudan soğuk suya sokulmuyordur.
Böyle söylüyorum ama özendiğimden falan değil. Sadece Selim Bey'in nasıl bir hayatı olduğunu merak ediyorum yoksa ben oldum olası böyle şeylerden pek hoşlanmam. Rahatta edemem. Ben kendi işimi kendim yapmaya çok alışkın biriyim. Birine bana şunu getir bunu götür demekten de hiç hoşlanmam. Bu konuda dedeme çekmişim herhalde nur içinde yatsın o da aynı benim gibiydi. Suyunu bile kendisi alır ben getirirdim keşke bana söyleseydin dediğimde ise o hafif tatlı sert bakışlarıyla "Kurda sormuşlar neden boynun kalın diye o da kendi işimi kendim görürüm de ondan demiş" derdi. Gülümsediğimde o da bakışını yumuşatıp saçıma bir öpücük kondururdu.
Selim Bey nereden gidiyoruz der gibi bana doğru bakınca önden ilerleyip dış kapıyı açarak "Buyurun" dedim. Ağır adımlarla yaklaşıp kapıyı tuttu ve önce benim geçmemi sağlayıp sonra da ardımdan geldi. Kahve işi yüzünden kalbim güm güm atarak merdivenleri çıktıktan sonra da bir kapı kapanma sesi geldi. Hiç istifimi bozmadan önüme bakarken bizi gören Elif'in yine arkamdan şirin şirin seslenip "Meral çok erken gelmişsin" dediğini duydum. Herhalde o da arkadaşından ya da oyun oynamaktan geliyordu ve o sırada da bizi gördü. Sesi duyar duymaz Selim Bey ile aynı anda arkamızı döndük.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Mektup (Dizi Tadında)
RomanceHiç kimsenin bilmediği bir sırrın oldu mu? Soruyorum çünkü benim oldu ve belli ki bu konuda yanıma bir yandaş arıyorum.Ben hayatımda ilk defa sevdiklerimden bir şey gizliyorum.Bunun verdiği ağırlığı tahmin edemezsin.Ama şu an düşünüyorum da bu sırrı...