"Sonsuza dek yaşamanın yolu birini sevmekten geçer. Böylece ardınızda gerçek bir armağan bırakmış olursunuz"
•●●·٠•●●•٠·˙
"O mektupları yazan sen ol istedim"
Ona nasıl mektupları yazan kişinin ben olduğumu söyleyebilirim ki? Orada bir sırrım olduğundan sevdiklerimden bu yüzden uzak durduğumdan ve daha bir sürü dikkat çekecek ayrıntıdan bahsetmiştim. Yani ona "Evet mektupları ve size gelen notu yazan bendim" demek şu zamana kadar yaptığım en aptalca şey olurdu.
Bu sözlerin üzerine o mektuplarda yazdığım şeyleri düşünürken bana haddinden fazla yaklaştığını ve müdahale etmezsem birkaç saniye içinde de her şeyi berbat edeceğimi fark ettim. Berbat edeceğim diyorum çünkü şu an aramızda inanılmaz bir çekim olduğunu hissettiğim için büyük ihtimalle öpücüğünü karşılama şeklim ona olan sevgimi alenen belli edecek tarzda olacak. İstemeden de olsa "Selim Bey..." diye fısıldayıp dudaklarımızın buluşmasına engel oldum. Şu haldeyken bile ona hâlâ bey diye hitap ediyorum ya umarım bana kıs kıs gülmüyorsundur arkadaşım.
Bakışlarını bana doğru çevirmesiyle birlikte sesim titreyerek "Üzgünüm... Ben değilim" dedim. Bunu duyduktan sonra bana karşı olan bakışlarında biraz olsun değişim olması gerekmiyor muydu? Yani küçücük bir hayal kırıklığı mesela... Ama yok hâlâ aynı bakıyor. İnanmadı mı benim olmadığıma? Başımı huzursuzca diğer tarafa çevirip ellerimi üzerinden çekerken bir anda o sessizliğin içinde "Baba!" diyen Kaan'ın sesi duyuldu. Kaan'ın yürüyemediğini düşünecek olursak bu ses Selim Bey'in kemerindeki telsizden geliyor olmalıydı.
Bir adım geri çekilip durumun tuhaflığıyla birbirimize bakarken "Kaan çağırıyor ne olduğuna bakmayacak mısınız?" diye sordum. İki arada bir derede kalmış gibiydi. Giderdi ama gidemiyordu işte. Sanırım o yukarıya çıkar çıkmaz benim de evden çıkıp gideceğimi düşündü. Bunu da benim merakla bakan gözlerimin eşliğinde "Yine geçen gece olduğu gibi aniden gitmeye kalkmayacaksın değil mi?" diyerek belli etti. Bunu ciddi bir tonlamayla söyleyince aynı ciddiyeti sürdürüp "Kaan'a hoşça kal demeden gitmezdim" dedim. Cevabım üzerine derin bir nefes alırken telefonu çalmaya başladı.
Selim Bey açmaya gönülsüz bir halde telefonuna doğru bakarken "Siz rahat rahat konuşun ben Kaan ile ilgilenirim" dedikten sonra salondan çıkıp merdivenlere yöneldim. Bu sırada konuşmalarından dolayı arayanın da Derya Hanım olduğunu anladım. Kaan'a olanları duyduysa merak etmiş olmalı. Umarım ben buradayken geçmiş olsun ziyaretine gelmeye kalkmaz.
Yukarıya çıktıktan sonra Kaan'ın odasının önüne gelip girmeden önce kapısını tıklattım. İçeriye "Gelebilirsin baba" demesi eşliğinde girdiğimde beni görür görmez kocaman bir gülümsemeyle "Meral abla gitmemişsin" dedi. Vedalaşmadan gider miyim hiç? Ellerim arka cebimde omuzlarımda yukarıda olarak yüzümü buruşturup "Arabadayken uyudun ben de sana hoşça kal demeden gitmek istemedim" dediğimde gözleri ışıldayarak "Benim uyanmamı mı bekliyordun yani?" diye sordu. Bunda ne var diye düşünürken gülümseyerek öyle olduğunu belli ettim ve yanına geçip yatağına oturdum. Tabii aramızda da bu vesileyle kısa bir sohbet başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Mektup (Dizi Tadında)
RomansaHiç kimsenin bilmediği bir sırrın oldu mu? Soruyorum çünkü benim oldu ve belli ki bu konuda yanıma bir yandaş arıyorum.Ben hayatımda ilk defa sevdiklerimden bir şey gizliyorum.Bunun verdiği ağırlığı tahmin edemezsin.Ama şu an düşünüyorum da bu sırrı...