"Buzul bir mevsimde karşıma çıkan bir ateş çemberiydi gözlerin. Geriye kaçsam, donacaktım. Derin derin baksam yanacaktım."
Kahraman Tazeoğlu
•●● ·٠•●●•٠·˙
Bizi bıraksalar sanki saatlerce birbirimize bakarak orada kalabilirdik. Bunu söylüyorum çünkü ne benden yana ne de Selim Bey'den yana herhangi bir geri çekilme hamlesi henüz baş göstermedi.
Tuhaf... Normal şartlarda bu tarz durumlarla karşılaştığımda rahatsız olduğumu hisseder birkaç saniye içinde de muhakkak bir kaçış yolu arardım ama şimdi bunu yapmak yerine merakıma yenilip onun nasıl biri olduğunu bakışlarından çözmeye çalışıyorum. Sonuç öyle görmek istediğimden midir bilinmez onunla alakalı çok iyi izlenimlere sahip olmama neden oluyor.
Aramızda nedenini sorgulamama sebep olacak bir çekim olduğu aşikâr. Başından beri de böyle olduğunu göz ardı edecek değilim. Ancak ne oluyor biliyor musun? Selim Bey'e her baktığımda aynı şimdi olduğu gibi kulaklarımda bana dikkat etmemi hatırlatan tehlike çanlarının sesini duyuyorum. Adlandıramasam da en başından beri gözlerinde gördüğüm şey artık bana korku vermeye başladı. Bu yüzden de yanlış duygulara kapılmamalı ve hemen o düşüncelerden sıyrılmalıyım. Bunu söylüyorum çünkü gördüğüm ve hissettiğim şey her ne ise bunun bir geleceği olmayacağını biliyorum.
Bunları düşünürken gerildiğim için yüzüm tedirgin bir hâl almış olmalı. Bu tedirginliğin nedenini merak etmemesi için gözlerimi kaçırıp Selim Bey'in yanından geçerek aşağıya doğru inmeye başladım. Ayıp olmuş mudur acaba? Yani bu bakışmanın üzerine tek kelime etmeden yanından geçip gitmem demek istiyorum. En azından müsaadenizle diyebilirdim sanki. Her neyse! Ayıp olduysa da iş işten geçtiği için elimden bir şey gelemeyecek gibi görünüyor.
Yürürken bir yandan da omzumun ucundan bakarak gelip gelmediğini anlamaya çalıştım. O da önce biraz durdu ama hemen sonra seri adımlarla yanıma yaklaşıp yan gözle bana bakarak aşağıya inmeye devam etti. Bana bakmadığı anları yakalayıp çaktırmadan merakla ona doğru baktım. Bu arada onca merdiven indik ama hiç yorulmuşa benzemiyor. Ben ise neredeyse havlu atmak üzereyim. Buna biraz da ayakkabılarımın konforlu olmayışı sebep oluyor olmalı. Keşke ayıp olur mu olmaz mı demeden ayakkabılarımı çıkarıp elime alabilseydim ama yapamazdım herhalde.
Nihayet aşağıya inip şirketten çıkmıştık ama hangi katın önünden geçtiysek o bölümün çalışanlarının da tuhaf bakışlarına maruz kalmıştık. Haksız da değillerdi. Hadi ben neyse de yıllardır tanıdıkları Selim Bey'i o halde bir daha ne zaman görebilirlerdi ki değil mi?
Kapıdan çıkar çıkmaz sessizce kenarda beklerken arabayı getiren adam da Selim Bey'in kapısını açtı. Şu an ne olacağını izlemekten başka bir şey yapamıyorum. Acaba nereye gideceğimizi bana söylemeyi düşünüyor mu? Düşünmüyor gibi görünüyor da... Ben boş boş bakınırken Selim Bey de havanın serin olduğu gerekçesiyle bir süredir elinde tuttuğu ceketimi giymem için bana doğru tuttu. Bir dakika! Burada bir terslik vardı sanki. Asistan olan ben değil miydim? Hangi ara yer değiştirdik gerçekten anlayamadım.
Şaşkın bakışlarım eşliğinde arkamı dönüp ceketimi giyerken o da bana yardımcı olup ceketi nazikçe omuzlarıma oturttu. Birkaç saniyelik bir an olabilir ama sanki kulağımın dibinden bana bakarken birkaç saatimi orada o halde durarak geçirmişim gibi hissettim. Kendime gelişim de az önce bahsettiğim tehlike çanlarının tıngırdamasıyla gerçekleşti. Ben bu sesi daha çok duyarım gibi geliyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Mektup (Dizi Tadında)
RomansaHiç kimsenin bilmediği bir sırrın oldu mu? Soruyorum çünkü benim oldu ve belli ki bu konuda yanıma bir yandaş arıyorum.Ben hayatımda ilk defa sevdiklerimden bir şey gizliyorum.Bunun verdiği ağırlığı tahmin edemezsin.Ama şu an düşünüyorum da bu sırrı...