Korku kimi zaman ayaklarımıza kanat takar, kimi zaman da ayaklarımızı yere çiviler.
Montaigne
•●●·٠•●●•٠·˙
Berbat olan ellerimi yıkayıp odama geri döndükten sonra zaman nasıl geçti anlayamadım. Göz açıp kapayana kadar akşam olmuştu bile. Sanırım ilk günüm olduğu için Selim Bey de bana fazla yüklenmedi. O daha çok kendi halinde sessiz sedasız çalışmayı tercih etti. Bana bir de gerekli olur diye çağrı cihazı verdiler. Selim Bey belki bugün beni rahat bırakmıştı ama bundan sonra nefes bile zor aldıracak gibiydi.
Tabii Selim Bey beni rahat bıraktı diye boş boş durmadım. Buraya geldiğimden beri benden ilgisini esirgemeyen Rana Hanım yine zarifliğini konuşturdu ve işi olmadığı anlarda bana neyi nerede bulabileceğim konusunda da hangi işle ilgili kimden nasıl yardımlar alabileceğim konusunda da epey yardımcı oldu.
Burada çalışanlar da çok iyi insanlara benziyorlar. Şu ana kadar karşılaştığım herkes oldukça güler yüzlü ve işlerini de profesyonelce yürüten kişilerdi. Anladığım kadarıyla Atahan markasına da Selim Bey'e de son derece bağlılar. Atahan ailesiyle alakalı o kadar güzel şeyler duydum ki inan bu kadarını beklemiyordum. İnsanların işverenlerinden saygıyla olduğu kadar sevgiyle de bahsetmesi güzel şey. Burası için aile şirketi dediklerinde bu kadar kocaman bir aile olduklarını düşünmemiştim doğrusu.
Bir de Rana Hanım bu akşam beni bir arkadaşlarının doğum günü münasebeti ile düzenlenen yemeğe davet etti. Tüm çalışanlar orada olacakmış. Yeni olduğum için beni de daha yakından tanımak istiyorlar ama ben onu uygun bir dille reddettim. Her ne kadar onları tanımak istesem de bunu yapmamalı ve hayatıma yeni insanlar sokmamaya dikkat etmeliyim. Zor olacak biliyorum ama bu herkes için daha iyi.
Çıkış saatine yakın eşyalarımı ve masamı toparlamaya başladım. Gözlerim de bugün benden bağımsız hareket etmeye karar vermiş olmalı ki ara sıra kaçamaklar yaparak "İki Hayal Tek Bir Şişede" tasarımıma bakıp duruyor. Eskiden de böyle olurdu. Ne zaman kendimi daha doğrusu ruhumu yansıttığım bir şeyler tasarlasam sanki onunla birlikte ölümsüzleşiyormuşum gibi hissederdim.
Hani söz uçar yazı kalır diye bir söz vardır ya... İşte benimki de biraz Meral uçar ama hayalleri kalır gibi olacak. Sadece umarım uçuş planım yakın bir tarihte değildir çünkü bugün daha iyi anladım ki hâlâ burada yapacak çok işim var.
•●●·٠•●●•٠·˙
Çantamı kontrol ettikten sonra dışarıya açılan kapının yanındaki dolaptan bir şeffaf dosya bulup çizimlerimi yerleştirmek için masamın önüne geldim. O sırada arkam dönük olunca haliyle Selim Bey'in masasından kalkıp odama doğru yaklaştığını da fark edemedim.
Elimdeki kağıdı dikkatli bir şekilde dosyaya koyarken önce kapı açılma sesi sonra da Selim Bey'in "Ben çıkıyorum Meral! Yarın sabah erkenden burada olursan iyi olur çünkü toplantı öncesinde sana ihtiyacım olacak" demesi duyulunca sanki soygun yapıyormuşum da bir anda alarmlar ötmeye başlamış gibi telaşlanıp elimdeki dosyayı görmesin diye nasıl büyük bir hızla kapattım ben bile anlayamadım.
Halbuki görseydi ne diyecekti ki? Vazifen olmayan işlere karışma sadece görevini yap mı diyecekti? Pek sanmıyorum ama yine de ilk günden her işe burnunu sokan kız pozisyonuna düşmek istemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Mektup (Dizi Tadında)
RomanceHiç kimsenin bilmediği bir sırrın oldu mu? Soruyorum çünkü benim oldu ve belli ki bu konuda yanıma bir yandaş arıyorum.Ben hayatımda ilk defa sevdiklerimden bir şey gizliyorum.Bunun verdiği ağırlığı tahmin edemezsin.Ama şu an düşünüyorum da bu sırrı...