"Hayat poker gibidir. Elin kötü olsa da her şey çekeceğin bir reste bakar"
•●·٠•●●•٠·˙
Ne yapıyorum ben? Ne olursa olsun geleceğim bu kadar belirsiz bir haldeyken beni öpmesine izin vermemem gerekiyordu. Ah! İzin verip vermemekten bahsettiğime inanamıyorum. Bu konuda tüm sorumluluğu ona atmamam gerekiyor çünkü sadece o beni değil ben de onu öptüm!
Böyle bir şeyin olacağını hisseder hissetmez "Doğru zaman değil" demek yerine içimdeki despot Meral'i dinleyip ondan uzaklaşmalı ve aramızda bir daha bu kadar tehlikeli bir yakınlaşmanın olma ihtimalini de ortadan kaldırmalıydım. Evet yapmam gereken şey sadece buydu. Ama yapamadım. İşin trajikomik tarafı bunları düşünürken hâlâ onu öpmeye devam ediyorum ya ben kendime daha ne diyeyim gerçekten bilmiyorum. Asıl o bana ne yapıyor böyle?
Bunun bir veda busesi olmasını istemiyorum. Buradan gitmek ve ondan uzakta neler için çabaladığımı hissedemeden yoluma devam etmek istemiyorum. Ayrılmak değil ona daha da sıkı sarılmak istiyorum ama kalırsam istemeden onu daha çok üzeceğim. Yaşamak zorunda kalacağım şeyler büyük ihtimalle benim bile zorlanacağım şeyler olacak. Bu zorlu yolda benimle beraber o da perişan olacak. Asıl buna izin veremem. Hayatımı geri almaya çabalarken ve bunu da uçurumun kenarında gezer gibi yaparken tüm bunlara şahit olmasına da bu yüzden üzülmesine de katlanamam. Onu o halde görmek beni psikolojik açıdan bitirir. Yaşam şansım zaten kritik seyrederken ona geri dönme yolumu kendi ellerime kapatamam.
İçimden defalarca "Uzaklaş ondan Meral!" desem de bunu bir türlü yapamadım. Belki de ona son kez dokunuyormuşum gibi hissettiğim için ayrılamadım bilmiyorum. Aklım mantığım şu an bu yaptığımızı terazisinin hiçbir yerine koyamıyor ama kalbim bu adamın aşkıyla o kadar dolu ki mantığım ağırlığını ne kadar koysa da kendisini haklı çıkarabileceğe benzemiyor.
Birbirimizin öpücüklerine aynı tutkuyla cevap verirken ona karşı olan tüm kontrolümü kaybettiğimi anlayınca boynuna sıkı sıkı sardığım kollarımı "Selim Bey!" diyerek zar zor ondan uzaklaştırıp kendimi geri çektim. Adını söylememle birlikte o da benim gibi bu büyüleyici havadan çıktı ve birkaç saniyelik sessizlik sırasında durumumuzu algılamaya çalışıp sonra da "Bana hâlâ Selim Bey demeye devam mı edeceksin Meral?" diye sordu. Ah! Sanki tek derdimiz buymuş gibi! Evet ona hâlâ bey diye hitap ediyorum ve üzgünüm ki aramızda bir mesafe oluşturabilmem için böyle demeye de devam edeceğim.
Alnıma düşen saçlarımı stresle geri iterek Selim Bey'in önünden çekilirken o telaşla orta sehpanın uç kısmına çarptım ama çıkan sesi duysam da tuhaftır ki acı hissetmedim. Bu yüzden de bu çarpmayı umursamadan kem küm ederek "Şey... Ben... Ben böyle demeye devam etmeliyim" dedim. Bunu dedim ama o dediklerimi duymamış gibi yanıma yaklaşıp endişeli bir tavırla da "Çok acıdı mı?" diye sordu. Garip... O dizime dokunup bir şey olup olmadığına bakarken ben de "Ne acıdı mı?" deyip yüzüne boş boş bakarak kaldım. Ha! Kalbimden bahsediyorsa o en başından beri acıyor zaten alıştım ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Mektup (Dizi Tadında)
RomanceHiç kimsenin bilmediği bir sırrın oldu mu? Soruyorum çünkü benim oldu ve belli ki bu konuda yanıma bir yandaş arıyorum.Ben hayatımda ilk defa sevdiklerimden bir şey gizliyorum.Bunun verdiği ağırlığı tahmin edemezsin.Ama şu an düşünüyorum da bu sırrı...