"Bekliyorum seni yalnız bir ev gibi, ta ki sen beni tekrar görüp içimde yaşayana kadar..."
(Pablo Neruda)
•●●·٠•●●•٠·˙
Burada olmam her ne kadar beni her anlamda zorlayacak olsa da yine de Selim Bey'i görmüş olmanın verdiği mutluluk paha biçilemezdi. Hangi ara ona bu kadar bağlandım anlamıyorum. Hiç ummadığım bambaşka dertlerle boğuştuğum bir anda karşıma çıkan bu adam benim bu hayatla olan bağlantımı sağlıyor sanki. Ahmet Bey bir konuda haklıydı. Ondan uzak kalmak bana hiç iyi gelmeyecekti. Tek korkum benim yaşayacaklarımla ona iyi gelmeyecek olmam olurdu herhalde. Umarım onu yaşadığım ya da yaşayacağım sorunlardan uzak tutmayı başarabilirim.
Yüzümde Selim Bey'i görmenin mutluluğuyla kapının önünden ayrılırken Derya Hanım ile neredeyse burun buruna geldim. Aslında toplantı salonunda beni birkaç saniye içinde binbir çeşit parçaya ayıran bakışlarıyla karşılaşmayınca şirkette olmadığını anlamalıydım. Açıkçası ona nasıl bir tepki vermem gerektiğini bilemediğim için de garip bir hissiyatla sessiz kaldım. Selim Bey'e hakkımda hoş olmayan birtakım şeyler söylediği bariz bir şekilde belli olmuştu. Sadece şimdilik bunları benim de bildiğimden habersizdi.
Olduğum yerde kalırken Derya Hanım beni üstten bir bakışla süzerek "Günaydın Meral seni burada görmek ne hoş" dedi ve benim bu söylediği şeye karşılık tepkisiz kaldığımı görünce de sözüne devam ederek "Sabah ilk geldiğimde seni göremeyince işi bıraktığını düşünmüştüm" dedi. Niye böyle düşünmüş ki?
Şaşırarak neden işi bıraktığımı düşündüğünü sorunca bana sanki bu durumdan keyif almış gibi bakarak "Kulağıma bazı dedikodular geldi. Şu şirketten kaçar gibi gitmen konusunda yani" dedi. Bir an ne diyeceğimi bilemedim. Derya Hanım o gün olanları konuşmak isteyeceğim en son kişi bile değildi çünkü.
"Kaçar gibi gitmek demeyelim de..."
"Ne diyelim o zaman?"
"O gün acil bir durum olmuştu o yüzden de apar topar çıkmak zorunda kaldım"
"Herhangi bir sorun yok yani?"
"Hayır yok"
Sorun var dememi mi bekliyor ne dememi bekliyor anlayamadım. Bu esnada odalarımıza gitmek için o uzun upuzun koridorda yan yana yürümeye başladık. Yalan söylemeyeceğim beni geriyor. Hem de öyle böyle değil çok geriyor. Onun da benden hoşlanmadığını çok net hissedebiliyorum. Bunun için kahin olmaya gerek yok öyle değil mi? Şu an konuşmuyoruz ama birbirimize üstün gelmeye çalışıyormuşuz gibi koridorda yankılanan topuk seslerimizden aramızdaki yüksek gerilim epeyce belli oluyordur diye düşünüyorum.
Sessizce yürürken gözüm Derya Hanım'a kayınca bu kadar dikkatli nereye bakıyor diye merak edip bakışlarını takip ettim ve o sıradan odalarımızın önündeki Kaan'ı fark ettim. Odada tek başına durmaktan sıkılmış olacak ki koltuk değneğiyle zar zor yürüyüp Rana Hanım'ın masasına doğru gidiyordu.
İçimden keşke biri yardım etse diye geçirirken Rana Hanım beni duymuş gibi ayaklandı Derya Hanım'da aniden bana döndü ve bu vesile ile benim de durmama neden olup "Selim ile konuştum. Aramızın bozuk olmasından o da pek hoşnut değil" dedi. İyi de bunu neden bana söylüyor ki? En nihayetinde bu ikisinin arasındaki bir mevzu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Mektup (Dizi Tadında)
RomanceHiç kimsenin bilmediği bir sırrın oldu mu? Soruyorum çünkü benim oldu ve belli ki bu konuda yanıma bir yandaş arıyorum.Ben hayatımda ilk defa sevdiklerimden bir şey gizliyorum.Bunun verdiği ağırlığı tahmin edemezsin.Ama şu an düşünüyorum da bu sırrı...