23.Bölüm : Tek bir günlüğüne Selim ve Meral olsak...

3.1K 246 88
                                    

"Ölmekten korkmuyorum, yeterince yaşamamış olmaktan korkuyorum."

(Mr. Nobody)


•●●·٠•●●•٠·˙


Terasın kapısını açtığında ayaklarım geri geri gitse de yine de yanından geçtim ve beraber oradan ayrıldık. İşte sevgili asansörümüzle bir buluşma anı daha. İçeriye girdiğimizde yanımdan uzanıp bakışları üzerimde olarak kata bastı. Önümden çekilene kadar çekinmeden ona baktım ancak bir sorun vardı kiii bu sorunun kaynağı ile asansörden inmesi tuhaf bir duruma sebebiyet verebilirdi.


Kata gelmek üzere olduğumuzu anlayınca asansörü durdurup ona doğru döndüm. Doğal olarak az önceki konuşmanın üzerine bunu neden yaptığımı anlayamadı. Merak etme arkadaşım senin de aklına düştüğü gibi filmlerdeki o malum sahneyi canlandırmaya niyetim yok. O kadar da değil yani.


Bir şeyler söylemesine fırsat vermeden ceketinin cebinden gözüken mendilini işaret ederek alıp alamayacağımı sordum. O da mendiline baktıktan sonra tek kaşını kaldırarak başını sallayıp almam konusunda bir sakınca olmadığını belli etti. Bir adım yaklaştım ve ceketinden aldığım mendili işaret parmağıma dolayarak dudağının kenarında kalan ruj izimi sildim. Şu an bana o kadar hisli bakıyor ki başımı göğsüne yaslayıp ona sıkıca sarılmak istiyorum. Belki şimdi değil ama bunu yapacağım günler elbet gelecek diye düşünüp kendi kendimi avutarak tekrardan asansörü hareket ettirdim.


Mendile bulaşan ize içim burularak bakarken asansörün kapısı da açıldı. Bu da demek oluyor ki birkaç saniye içinde dışarıya çıkacağız ve asistan Meral ile patron Selim Bey olarak odalarımıza gireceğiz. Elimdeki mendili ona geri uzattığımda yüzüme dikkatle bakarak teşekkür etti ve onu ağır hareketlerle elimden aldı. Aynı buruklukla "Rica ederim Selim Bey" dedikten sonra asansörden çıkıp odama doğru gittim. Ben önden o da arkamdan sanki birbirimizle hiçbir alakamız yokmuş gibi odalarımıza doğru yürümeye başladık.


Bilmem farkında mısın ama az önce yani terastayken resmen ona beni beklemesi için ümit verdim. Bu noktada gerçekten kendimi tokatlamak istiyorum. Sınırlarımı kırmızı çizgilerle çizmeme rağmen nasıl oluyor da onların üstünden rahat rahat geçip gitmesine izin verebiliyorum ki? Ey aşk! Sen nelere kâdirsin diyelim mi? Bence diyelim.


Aslında sakin kafayla düşünüyorum da bu konuşma bir bakıma da iyi oldu. En azından artık öyle mi davransam yoksa böyle mi davransam diye düşünüp durmak zorunda kalmayacağım. O beklemesi gerektiğini biliyor ben ise ona geri dönmem gerektiğini...


Anlayacağın üzere bu konuşmanın sonucunda bizi es geçen kabak maalesef ki Ahmet Bey'in başında patlıyor. Neden mi? Biz artık bu aşamada elimizdeki topu tamamen ona atıyoruz çünkü ne yapıp edip beni kurtarmak zorunda ve ben bunu başaracağına tüm kalbimle inanmak istiyorum. Evet bunu yapacak. O bu inatçılıkla bu hırsla dünyayı bile kurtarır beni mi kurtaramayacak? Şu an burada olsaydı eminim ki coşkulu bir şekilde "İşte bu Meral işte bu! Doğru enerjiyi sonunda yakaladın" derdi. Yakalıyorum da işte arada elimden kaçıyorsa demek...


•●●·٠•●●•٠·˙


Odama adımımı attığımda içimi en çok rahatlatan şey bana en son korku dolu gözlerle bakan Kaan'ın bu sefer güleç ve ışıl ışıl olan gözlerle bakıyor olmasıydı. Hatta içeriye girer girmez sanki hiçbir şey olmamış gibi "Meral abla bak siz yokken karikatürlerimizi çizdim. Hepsi de çok komik oldu" demesiyle gülümsedim. Ah! Bu çocukların gündemi ne çabuk değişiveriyor öyle. Keşke biz büyüklerde aynı şeyi yapabilsek de kendimizi bu kadar heder etmesek.

Son Mektup (Dizi Tadında)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin