13 Mart 2015 / Selim Atahan
Az önce elime isimsiz bir mektup geçti. Orada da yazdığı gibi hem de bu devirde...
O mektubu gönderen kimdi ya da bunu neden yaptı bilmiyorum ama orada yazılanlar tuhaf bir şekilde bana kendimi iyi hissettirdi. İyi hissetmemin nedeni elbette ki bana methiyelerde bulunması değildi. İyi hissettim çünkü hem farkında olmasak da etrafımızda hâlâ düşüncelerini ifade ederken bu denli içten ve zarif olabilen insanların olduğunu bilmek bana iyi gelmişti hem de bugün kendimi her zamankinden daha yalnız hissettiğim için beni bu uçsuz bucaksız yalnızlık duygusundan çekip çıkarmıştı.
Elini uzatarak beni yalnızlığımdan çekip çıkaran bu meçhul kişi bir süredir beni izlediğini söylüyor. Ona iyi bir gözlemci olduğunu söylemek isterdim çünkü bana ulaşmak için en doğru yolu seçmiş. Bu modern hayata her ne kadar uyumlu gibi gözüksem de aslında bir miktar eskilerde kalmış biriyim. Duygularını yazarak anlatmak benim için en değerli olanıdır. Ben de öyle yapıyorum çünkü.
Söylediği gibi elimde tuttuğum mektupta ve zarfın içinde küçücükte olsa ona dair bir işaret aradım. Onu bana gönderen kişiye ait herhangi bir işaret... Ama bulamadım. Bunu neden yaptım bilmiyorum çünkü açık konuşmam gerekirse o kişinin kim olduğunu öğrenmeli miyim bundan pek de emin değilim. Belki de istemiyorum. Tanırsam yani onun kim olduğu bilirsem o güzel büyü bozulur gibi geliyor ve ben uzun zamandan sonra kendimi iyi hissetmeme yardımcı olan o "ikinci" kişiyi kaybetmeyi hiç istemiyorum.
İlki kim mi?
Sanırım sayfaları bu kadar çabuk doldurmuş olmam onun kim olduğunu alenen ortaya koyuyordur.
Asansör arıza yaptığı esnada o da oradaymış ve bizi izliyormuş. O an dışarıdan nasıl göründüğümüz hakkında hiçbir fikrim yok ama Meral kollarıma yığıldığı anda kendimi bambaşka bir zaman dilimindeymişim gibi hissettim. Birine söylesem eminim bana tanıdığı bir psikiyatrın kartını uzatıp en kısa zamanda kendisiyle bir görüşme yapmamı önerir çünkü Meral'i kollarımda tutarken bir an annemin solgun yüzünü onda gördüm.
Bana seslenip arkamı dönmemle birlikte önüme düşerken yakaladığım ve gözlerini açması için yalvardığım annemin o solgun o donuk ifadesinin aynısı bir an Meral'in yüzünde canlanmıştı. Elbette ki bu sadece bir göz aldanmasıydı ama ben o yüreğimin sökülüp elime verildiği günü sanki tekrardan yaşamıştım. Açık konuşmam gerekirse aynı şeyleri bir kez daha yaşamayı kaldırabilir miyim emin değilim. Umarım böyle bir şey yaşamak zorunda kalmam.
Hâl ve tavırları konuşmaları hatta belli belirsiz gülümsemeleri bile birbirlerine o kadar benziyor ki. Annem de hiçbir zaman sesli gülmezdi ama o da bulunduğu ortamı aydınlatabilen güzel bir gülüşe sahipti. Bu özellik sadece bu iki kadında gördüğüm en dikkat çekici benzerlikti. Diğer bir benzerlikte tek bir sözleriyle beni düşünmeye sevk etmeleriydi.
Annem hâlâ hayatta olsaydı inanıyorum ki Meral'i tanıdığında çok sever bana da onu asistanım olarak seçtiğim için "Bu sefer en doğru kişiyi bulmuşsun sakın onu kaybetme" derdi.
Bazen Meral'e baktığımda dalıp gidiyorum. Aklıma küçükken anneme söylediğim söz geliyor. Şu 13 Mart 2011 tarihli sayfama da yazdığım söz. O sözü anneme söylediğimde 7 ya da 8 yaşlarındaydım. Annem o sözüme karşılık beni kucağına oturtup elini göğsümün üstüne koyarak "Kalbinin sesine güven o seni asla yanıltmaz" demişti. Ben de öyle yaptım ve inanıyorum ki yanılmayacağım.
Onu çok özlüyorum. Hem onu hem de bana zaman zaman yol gösteren sözlerini. Hele böyle günler de daha çok.
Annem
Bugün 13 Mart 2015
Seni kaybedişimizin üzerinden tam on bir yıl geçti. Yokluğuna alışmak o kadar zor ki. Babamı görmek için eve her gittiğimde hâlâ kapıların ardından çıkıp bana o sıcacık gülümsemenle "Hoş geldin Selim'im" dediğini hayal ediyorum. Keşke diyebilsen...
Dün Ahmet beni ziyarete geldi. Ağabeyime ismiyle hitap ediyor oluşum aramızdaki mesafenin hâlâ kapanmadığını belli ediyor olmalı. Biliyorum eğer burada olsaydın bizim kardeş olduğumuzu ve kardeşlik bağımızı hiçbir sebepten ötürü koparmamamız gerektiğini söylerdin. Özür dilerim ama ben bunu yapamıyorum. Ona hâlâ çok kızgınım. Sanki bu kızgınlığım hiç geçmeyecekmiş gibi hissediyorum.
Bana gayet resmi bir tavırla bugün senin için bir anma yemeği organize ettiğini söyledi. Sanırım yanıma gelişinde biraz da babamın parmağı vardı. Kesinlikle o ısrar etmiş olmalı. Beni affet çünkü oraya gitmeyeceğim. İtiraf edecek olursam eğer ilk başta sırf senin için kabul etmeyi düşündüm ama Ahmet ile aramızda geçen konuşmalar öyle bir tırmandı ki böyle bir günü karşımda bana negatif hisler uyandıran birine bakarak geçirmek istemedim.
Seni anmak için başkalarına ihtiyacım yok. Bu gece en sevdiğin yemeği hazırlayıp geçmişe küçük bir yolculuk yaparak sen hâlâ yanımdaymışsın gibi hissetmeyi planlıyorum. Yani bu akşam oğlunuzla bir randevunuz var Zülal Atahan.
Seni Seviyorum Annem
Oğlun Selim...
•●●·٠•●●•٠·˙
YENİ SEZONDA KİMLER BURADA?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Son Mektup (Dizi Tadında)
RomantizmHiç kimsenin bilmediği bir sırrın oldu mu? Soruyorum çünkü benim oldu ve belli ki bu konuda yanıma bir yandaş arıyorum.Ben hayatımda ilk defa sevdiklerimden bir şey gizliyorum.Bunun verdiği ağırlığı tahmin edemezsin.Ama şu an düşünüyorum da bu sırrı...