Devrim'in attığı büyük adımların aksine küçük adımlarla onu takip ediyordum. Sert duruşundan bir saniye olsun taviz vermeden, hızlı adımlarla ilerliyordu. Sonunda eve girdiğimizde, koltuğa oturup üzerinde ki gömleği çıkarttı. Bakışlarım kusursuz bronzlukta ki vücuduna kaydığında, avuçlarıma kadar bir ısı akımı beni ele geçirmişti. Fazlasıyla çıkık olan köprücük kemiklerine, dudaklarımı değdirmek istiyordum. Bunu neden istediğim hakkında bir fikrim yoktu ama köprücük kemiğine karşı oldum olası bir takıntım vardı. Gömleği, bir köşeye attıktan sonra bakışları beni ve kızaran yanaklarımı buldu.
''Orada ne kadar daha dikilmeyi planlıyorsun?''dedi düz bir sesle. Gözlerimi zorlukla vücudundan ayırıp, yüzüne doğru çevirdim. Devrim'in her bir santimi bende aynı etkiyi uyandırdığı için pek faydası dokunmamıştı.
''Yaptığın çok yanlıştı.''dedim kısık sesimle ve yanında ki koltuğa yerleştim. Kafamı, yastığa yasladıktan sonra gözlerimi Devrim'den en uzak noktaya doğru çevirdim.
''Baran'ın seni sikmesini istiyorsan tabi ki yanlış gelir.''dediğinde beynimden çarpılmışa döndüm. Sürekli bana imalarda bulunuyordu ve ben bundan fazlasıyla sıkılmıştım. Tırnaklarımı, avuçlarıma geçirerek Devrim'e doğru döndüm. Gözlerinde yıkılması zor duvarlar vardı, gerçek duygularını o duvarların arkasında saklıyordu. Bir gün o duvarları yıkan kişi olmak istiyordum.
''Bana herkesle yatan biriymişim gibi davranmandan bıktım.''dedim sesimin kontrolünü kaybetmemek için çabalayarak.
''Öyle davranmasaydın, demezdim.''dediğinde hızlı bir şekilde ayağa kalktım. Kesinlikle ağlamayacaktım, şimdiye kadar hep güçlü kız imajı yaratmıştım. Şimdiden sonra da böyle devam edecekti. Devrim Korel, sahte yüzümü düşüremeyecek, kilit vurduğum kalbimin kapılarını açıp, onu tekrar kıramayacaktı.
''Sen nefret duygusuna bile değmezsin.''dedikten sonra topuklu ayakkabılarımı çıkartıp, bir kenara fırlattım. Koşar adımlarla odama çıkıp, kapıyı kilitledim. Umarım Devrim, salonda bıraktığım kalbimin kırık parçalarından birine basar ve kanardı. Ondan nefret etmek istiyordum fakat nefret, aşktan çok daha kuvvetli bir duyguydu. Sanılanın aksine peşinde arzuyu ve tutkuyu getirirdi. Devrim Korel'e âşık olmaktan çok ondan nefret etmekten korkuyordum.
Üzerimde ki elbisenin etek kısmını sinirimden yırttıktan sonra çıkartıp bir kenara attım. Evden hiç bir eşya almamıştım, Devrim'de bana giyecek hiç bir şey getirmemişti. Sıcak odada kot pantolonla yatmaktansa iç çamaşırlarımla yatmayı tercih ederdim zaten kapım kilitliydi. Yatmadan önce sakinleşmek adına banyoya girdim ve soğuk suyu açtım. Karşımda duran aynaya doğru baktım, suyun akışıyla birlikte makyajım da dağılmıştı. Yanağımda ki iz yeniden ortaya çıkmaya başlamıştı, kimi kandırıyordum ki? Makyajımı sildiğim zaman yine o kalbi parçalara ayrılmış kızdım. Makyaj da sadece bir maskeydi fakat kandırdığımız kişi sadece kendimizdik. Şiddettin izlerini, hiç bir makyaj kapatamazdı çünkü vurulan o darbe, tene değil ruha işlemişti.
Küveti doldurduktan sonra içinden çıktım. Vücudumdan akan su damlaları, ıslak zeminle tok bir ses eşliğinde buluşurken çantamın içinden sigaram ve çakmağımı alıp tekrar küvete döndüm. Benim için yaşam alıp, verme olayları tamamen bitmişti artık. İçmemin tek sebebi, içimi yakan şeyleri dışarıya duman eşliğinde üflememdi. Belki bir gün kalbimin kırıkları da atılırdı sigara dumanıyla birlikte.
Kimden nefret etmeliydim? Babamı aldatıp, hayatımı siken annemden mi? Babama küfür edip, bana tokat atıp, küçük bir çocuğun annesinin ölümüne sebep olan adamdan mı? Beni her gün kıran, her kalktığımda yeniden düşmemi sağlayan Devrim'den mi? Yoksa hâlâ intihar etmediğim için kendimden mi? Belki de her şeyden nefret etmeliydim, herkesten. Çizdiğim resimden, nefes alan her bireyden, yağmurlu havadan, Devrim'in kokusundan, portakal suyundan ama her şeyden çok kendimden nefret etmeliydim. Bu kadar kırılgan olduğum için kendimden binlerce kez nefret etmeliydim. Hâlâ Devrim'e bakarken vücuduma hâkim olan o duyguya izin verdiğim için, babamın sesini her geçen gün unuttuğum için, yaşadığım her şeye rağmen kalbimin hâlâ bir erkek yüzünden hızla atmasına izin verdiğim için kendimden nefret etmeliydim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Yangın|Devam Edecek
ActionGözlerinde ki soğuk grinin aksine bakışları bir şehri kül edebilecek büyüklükte ki bir yangının her tonunu taşıyordu. Ben ölümüne saniyeler kalmış bir kelebeğin umutsuzluğunu taşıyan kızdım,ölümün kasvetli siyahı tüm kalbimi esir almıştı; ona kadar...