-
Doğruluğuna inandığım cümleler benim için önemliydi. Devrim'in cümlesinin doğruluğuna yeteri kadar inanmasam da bana mecbur olduğunu itiraf etmesi, nabzımın hızlanmasına ve uykumun kaçmasına sebep olmuştu. Bana nasıl mecbur olabilirdi, aklım kesinlikle almıyordu. Ben, soğuk nevale olarak adlandırılan gruba giren kızdım. İnsanların bana mecbur olması değil, benden uzak durması gerekiyordu. Devrim'in gözünde sadece küçük bir kız çocuğuydum, bunu kendide söylemişti. Neden küçük bir kız çocuğuna mecburiyet duyuyordu ki?
Gözlerimi yastığımın yarısını kaplayan adama doğru çevirdim. Nefes alışları o kadar düzenliydi ki, güzel bir rüya gördüğünün garantisini verebilirdim. Kirpikleri, birbirinin içine hiç ayrılmayacakmış gibi kenetlemişti. Dudaklarına arada bir hafif bir tebessüm uğruyor sonrasındaysa yerini ifadesizliğe bırakıyordu. Mükemmel bronzlukta ki tenini, avuçlarımın altında hissetmek istiyordum. Titreyen ellerimi, henüz yeni çıkan sakallarının üzerine koydum. Sakallarının sertliği, avuçlarıma batıyordu. Hafif bir şekilde tebessüm ettikten sonra, parmaklarımı elmacık kemiğinin üzerinde gezdirdim. Yumuşak bir teni, sert bir mizacı vardı. Dudakları aralandıktan sonra boğuk sesiyle o ismi söyledi.
''Beren,''diye mırıldandığında yanağının üzerinde ki elimi çektim. Adını telaffuz edişi bile içtenlik taşıyordu. Ne bekliyordum ki?
Devrim'in, Beren'e karşı hisleri unutulur gibi değildi. Muhteşem güzelliğe sahip olan o kızı bırakıp, bana mı gelecekti? Her şeyden öte , ben Devrim için hiç bir şeydim. Ona doğru sırtımı döndükten sonra, gözlerimi kapattım. Neden kalbim kırılmış gibi hissediyordum? Aldığım nefesler, akciğerlerime küçük iğneler gibi batıyordu.
-
Uyandığımda yanımda Devrim yoktu fakat yattığı yerde ki iz hâlâ hâkimiyetini sürdürüyordu. Dün gece yaşananlar, zihnimin en güzel köşelerine kazınmıştı, Beren'in adını sayıkladığı kısım hariç. O kısım, hâlâ sinirimi bozuyordu.
Dolabımı açıp, eteğimi aramaya başladım, bir türlü bulamadım. Odanın içine göz gezdirirken masamın üzerinde bir not ve bir paket gördüm. Notu elime aldığımda, kanımın sinirden kaynadığına yemin edebilirdim!
Sen çöpe atmazsan, ben atarım. Yeni eteğinle mutluluklar! -Devrim Korel.
Notu bir çırpıda yırtıp attıktan sonra paketin içinde ki eteği çıkarttım. Boyu neredeyse dizimin 4 santim kadar aşağısındaydı. Devrim Korel, beni tanıyamamıştı ama ben kendimi bugünden sonra çok güzel tanıtacaktım. Çekmecemden makası aldığım gibi eteği düz bir şekilde, dizimin üç santim kadar üstünde kestim. Dolabımı açıp, bordo renkte ki sutyenimi giyindim. Üzerime beyaz gömleğimi geçirip, iki düğmesini açık bıraktım.
Bordo sutyen, beyaz gömleğin içinden 'Ben Buradayım,' diye haykırıyordu. Bugün, Devrim'i sinir hastası etmeyi planlıyordum. Aynanın karşısına geçip saçlarıma hafif dalgalar verdim, koyu şeftali tonlarında ki ruju dudağıma yedirdikten sonra kirpiklerime rimel sürdüm. Ay ve Güneş'in birbirini tamamladığı bilekliğimi taktıktan sonra salona geçtim.
''Günaydın, anne.''
''Günaydın kızım, nasıl hissediyorsun?''
''İyiyim, geç kaldım. Çıkmam lazım, gelince konuşuruz.''
''Delfin, dur.''
''Efendim anne?''
''Kızım biliyorsun babanın bize ayırdığı para bitti, ikinci bir işe başlayacağım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Yangın|Devam Edecek
ActionGözlerinde ki soğuk grinin aksine bakışları bir şehri kül edebilecek büyüklükte ki bir yangının her tonunu taşıyordu. Ben ölümüne saniyeler kalmış bir kelebeğin umutsuzluğunu taşıyan kızdım,ölümün kasvetli siyahı tüm kalbimi esir almıştı; ona kadar...