Merhaba, multimedya Delfin. Bundan sonra her hafta bölüm gelecek, bu bölümü mobilden yazdım. Bu yüzden kısa, kusura bakmayın.
-
Acının, dili veya ırkı yoktu. Acı, evrenseldi ve biz, yaşadığımız sürece bizimle olacaktı.
Kalbimin beyaz sayfalarının ortasına, simsiyah bir mürekkep damlatılmıştı. O mürekkep, her geçen saniye yayılmış ve kalbimi de siyahlara boyamıştı. Hissettiğim duyguları, siyah kağıda karaladım. Kağıdın kararmış yüzeyi, cümlelerimi de kendi benliğine hapsetti. Anlatamadığımın yanında yazamadım da. Cümlelerim, kalem, deftere değdiği an kan rengini aldı. Ben yazdıkça, siyah kağıt parçalara ayrıldı ve en sonunda geriye sadece kırılmış bir kalp kaldı.
Kalbim, bahar aşamasını erkenden atlatmıştı. Hâlbuki çiçeklerin kokusunu ve kuşların cıvıltısını, oldum olası sevmiştim. İnsan, sevdikleriyle sınanıyordu. Tanrı, baharı çok sevdiğim için bana hep sonbaharı veya daha da kötüsü olan, kışı yaşatıyordu.
İçimde ki solmuş ve dalından kopmuş yaprakları hissedebiliyordum. Bu sefer mevsimler hızlı geçmişti çünkü tam yaprak koptuğu an, bir kar tanesi kalbime düşmüştü. Sonrasındaysa baharın kokusu, yerini karın soğukluğuna bırakmıştı. Kalbime düşen o kar tanesi, tüm baharın katiliydi.
Ve şimdi kalbim, tıpkı onun gözleri gibi buzdan duvarlar ile çevrilmişti.
Yaklaşık üç gündür, kalbimle ve düşüncelerimle savaşıyordum. Üç gün boyunca yataktan kalkma girişiminde bulunmamış, telefonumu kapatmıştım. Aramadığını biliyordum çünkü Devrim, bana ulaşamazsa evime gelebilecek bir insandı. Doğrularla yüzleşmeyi, yalanlar ile kendimi avutmaya tercih ederdim.
Nereden geldiği hakkında en ufak bir fikrim olmadığı Beren, yıllar üzerine hissettiğim mutluluğu, elimden almıştı. Ona kızmıyordum, kendime kızıyordum. Mutluluğu, bir adamın kollarında aramamalıydım. Fakat elimde değildi, teninin kokusu sınırlarından sürüldüğüm cenneti anımsatıyordu.
Babasını kaybeden çoğu kız, karşısında ki adamda ilk olarak onu arardı. Onun gülüşünü, onun hareketlerini ve en önemlisi, onun sevgisini. Babasız büyümemiştim fakat keşke babasız büyüseydim dediğim anlar, olmuyor değildi.
Varlığını hiç hissetmediğin birini özlemek, varlığına alıştığın birinden yoksun kalmaktan çok daha acısızdı.
Babasız büyüseydim, sorunlu bir çocukluk geçirebilirdim. Hayalimde ki babaya sarılıp, geceleri onun için ağlayabilirdim. Fakat babam vardı. Herkesten ve her şeyden çok sevdiğim, kokusuna cenneti koyduğum bir babam vardı.
O gitmişti ve ben, yokluğunun kalbimde bıraktığı uçurumdan aşağıya sürülmüştüm. Ölümünü kabullenemiyordum, hangi insan kabul edebilirdi ki sevdiği insanın ölümünü? Benim için hâlâ yaşıyordu.
Kalbimde, dikiş tutmayan bir yara vardı. Üzerine tuz bastırmaya gerek yoktu. Babamdan armağan olan yara, varlığını her saniye bana hatırlatıyordu.
Banyoya doğru ilerledim ve üzerimde ki geceliği, kirli sepetine attıktan sonra soğuk suyu açtım. Saçlarımda ki kopmaya yüz tutmuş tokayı, sert bir şekilde çıkarttım ve küvetin içine girdim. Soğuk su, tenime balyoz darbesi eşliğinde çarpıyordu.
Sanırsam tüm suç, kasımdaydı. Kasım'da aşk başka olur, sözüne kesinlikle inanmıyordum. Fakat inandığım tek bir şey vardı.
Kırılan bir kalbin, en güzel cenazesi Kasım'da kalkardı.
![](https://img.wattpad.com/cover/44098368-288-k559822.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuk Yangın|Devam Edecek
AcciónGözlerinde ki soğuk grinin aksine bakışları bir şehri kül edebilecek büyüklükte ki bir yangının her tonunu taşıyordu. Ben ölümüne saniyeler kalmış bir kelebeğin umutsuzluğunu taşıyan kızdım,ölümün kasvetli siyahı tüm kalbimi esir almıştı; ona kadar...