•15.Bölüm-Karanlığa Sarılmak•

6.5K 317 29
                                    

                 

Merhabalar, hepinize iyi okumalar diliyorum. Fazlasıyla seviliyorsunuz:)

-

Telefon kapanmıştı ama hâlâ kulaklarımdaydı. Devrim'in cümleleri, kalbimde büyük bir yankı uyandırmıştı. Dudaklarından çıkan her cümle , kalbimde ki ani değişikliklere yol açmak zorunda mıydı sanki? Ah, aptal gibi söylediklerine kafa yorarken şu anda bana ihtiyacı olduğu gerçeği aklıma geldi. Yatağımı biraz kenara ittikten sonra arka tarafa sakladığım bıçağı ve gaz spreyini alıp çantama attım. Pekâlâ, çete işleri veya bu tarz şeylerle bir alakam yoktu fakat hırsızdan korkuyordum. Bir gün olur da ben uyanıkken odama girerse, kendimi savunmadan ölmek istemezdim.

Dolabımdan siyah bir tayt, üzerine de bol dökümlü bir tişört giyindim. Ne ile karşılaşacağımı bilmiyordum, bu yüzden rahat kıyafetler giyinmeliydim. Anneme kötü olduğumu ve koşuya çıkmam gerektiğini söylediğim bir not bıraktım, spor ayakkabılarımı giyindikten sonra telefonumu da alıp evden çıktım. Annemin şüphelenmeyeceğini biliyordum, önceden ne zaman uyku problemim olsa koşuya çıkar ve rahatlamak adına spor yapardım. Saatin kaç olduğunun bir önemi yoktu, kendimi savunmam için gerekli eşyalar yanımda vardı.

Aslına bakarsak, böyle eşyaların varlığına gerek duymamam gerekti. Tecavüz,kaçırılma vb tüm olaylar, insanı böyle eşyalara muhtaç kılıyordu. Saçmaydı çünkü bedenimizden biz sorumlu olmalıydık, hastalıklı düşüncelere sahip insanlar bunu kabul etmeliydi. İstediğimiz her saatte özgürce dışarıya çıkabilmeli, bu ara sokaktan geçsem bir şey olur mu? tarzı korkularla yaşamamalıydık. Gel gör ki bu asla mümkün olmayacak gibiydi. Kadın cinayetleri ve tecavüzün en üst sıralarda olduğu bir ülkemiz vardı. Ülkemizi seviyordum, yaşadığımız topraklar bize atalarımızdan armağandı fakat insanlarını sevdiğimi pek söyleyemezdim. İnsanlar, gün geçtikçe daha kötü bir hale gelmeye başlamıştı. Zihinsel sapkınlıklarını bastırabildikleri zaman herkes rahat bir nefes alabilecekti.

Aradığım taksi, evin önüne geldiğinde seri bir şekilde içeriye girip gitmemiz gereken adresi verdim. Çantamdan telefonumu çıkarttıktan sonra fazla doza müdahale için neler yapabileceğime dair bir kaç yazı okudum. Bana düşmezdi fakat Devrim'in uyuşturucu kullanmasından hoşlanmıyordum, altın vuruş yaparsa sonu ölüm ile bitebilirdi. Aslında ölüm, Devrim için çok sorun değildi. Sonuçta Beren'e ve annesine kavuşabilirdi, onu bu dünyaya bağlayan tek şey babasından alacağı intikamdı.

Taksi, ıssız yollara giriş yaptığında çantamın altında tuttuğum gaz spreyimi sıkıca kavradım. Ah Korel! Nasıl yerlere girmiştin sen böyle? Burası Tanrı'nın bile unuttuğu bir yer olabilirdi, ağaçlar bile ölmüştü.

''Geldik,40 TL.''dediğinde çantamdan parayı çıkartıp uzattım. Seri bir şekilde taksiden indikten sonra etrafa göz gezdirdim.

Gece olduğu için hava soğuktu fakat tüylerimin ürpermesine sebep olacak kadar değildi. Kalbime kadar ürpermiştim çünkü bulunduğum yerde değil bir insan, hayvan bile yoktu. Karanlığın arasına karışmış harabe evin olduğu yere doğru ilerledim. Hiç bir ses yoktu, tek fısıltı; Rüzgâr'ın ürkütücü melodisine aitti. Devrim, telefonunu kapatmamış olsaydı nerede olduğunu sorabilirdim.

''Pekâlâ Delfin Alpkan, sakin ol! Boyun uzun, elinde kuvvetli. Kalıplı erkeklerde kimmiş? Bir vurursun asfaltı öperler.''

Ah, bu söylediğime kendim bile inanmıyorken başkası nasıl inanacaktı ki?

Harabe evin önüne geldiğimde derin bir nefes aldım ve kapıyı ittirdim. Sesler birbirine karışmış haldeydi, ilerleyerek ilk gördüğüm odaya girdim. Kesinlikle girdiğim odada grup seks yapan çiftleri bulmayı planlamıyordum , o gördüğüm uzun şey? Siktir! Buradan hemen çıkmalıydım. Kapıyı kapatırken, üçünün de bakışları bana doğru kaydı. Hepsi kendinden geçmiş bir hâldeydi, devam edin anlamında elimi sallayıp hızlı bir şekilde kapıyı kapattım.

Soğuk Yangın|Devam EdecekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin