•5.Bölüm-Mektup•

8.9K 487 43
                                    

                 

Uzun zamandır odamın gökyüzüne açılan penceresinin önünde oturmuş güneşin doğuşunu bekliyordum. Güneşi ne kadar çok sevemesem de Ay'ın kendi yerini Güneş'e bıraktığı zaman oluşan manzara paha biçilemezdi. Ay, gökyüzünün bir kısmını silik bir şekilde kaplarken Güneş tüm o ışığıyla karanlığın üstüne doğuyordu.

Ben artık üstüme doğacak güneşten vazgeçmiştim, gecenin karanlığını benimsemiş ve kabul etmiştim. Karanlıkla o kadar bütünleşmiştim ki her bir santimi ruhumun köşelerine derin bir şekilde kazınmıştı yine de bu aydınlığa olan özlemimi azaltmıyordu.

Güneş sonunda tamamıyla gökyüzüne hâkim olmuştu. Oturduğum yerden kalkarak aynama doğru ilerledim. Uykusuzluktan kanlanan gözlerim, uyuşturucu bağımlılarını anımsatıyordu. Vücudum bitkin ve solgun düşmüştü. Dövmemin yapıldığı yer ise kesinlikle acıyordu, dövmeye değmemesi için düşük belli bol bir şort giyinmiştim. Üstümde bol olduğu için fazla bir temas olmuyordu.

Bugün annem ve Ümit Bey geleceklerdi oradan da evimize gidecektik, Devrim hayatıma bir çok şey katsa da bu evde kalmak beni rahatsız ediyordu. Kapımın açılmasıyla birlikte düşüncelerimden sıyrıldım, görgü kurallarından yoksun Devrim içeriye bodoslama dalmıştı.

"Birbirimize ilaç sürüp üstünü streç ile kaplamalıyız. Altı saatte bir ılık suyla ıslatılmış pamukla silip daha sonra tekrar ilaç süreceğiz. 3 gün bunu uygulamamız gerek." dedikten sonra ani bir hareketle üstünde ki tişörtü alıp fırlattı. Gözlerimi muhteşem bronzlukta teninden ayırmak için büyük bir çaba harcasam da başarısız oldum. Geniş ve kemikli omuzları vücuduna ayrı bir hava katmıştı. Köprücük kemikleri fazlasıyla çıkıktı, insanı nefesini kesecek türden bir vücudu vardı.

Vücudunu güzel yapan herkeste bulunan kaslar değildi, vücut yapısı ve Yunan Tanrıları'nı andıran ten rengiydi. Vücudu iyi bir ressamın elinden çıkmış bir esere benziyordu tıpkı yüzü gibi. Ona bakarken nefesimi tuttuğumu fark ettim, silkelendim ve kendime geldim. Vücudunu görmemeye çalışırken gözlerine odaklandım.

Vücudumun sıcaklığı normal değildi, tenimin her bir santimi ısınmıştı en az içim kadar. Kendime yabancı bulduğum duyguların içinde kaybolmuştum, bu adam bana yaşamın ve duyguların gözükmeyen tarafını gösteriyordu.

''Bana sürer misin?''dedi düz bir sesle, elinde ki kremi uzattı ve yatağa yüz üstü yattı.

''Çok acıyor mu?''

''Hayır, acımıyor tek sorun sırtımın üstüne yatamamam.''

''Ben, sana küçük bir bölgeye yapalım demiştim.''

''Bende sana bu konu tartışmaya açık değil demiştim.''dedikten sonra hiç bir şey söylememeye karar verdim, ilacı elimin bir kısmına döktüm ve parmaklarımı sırtında dolaştırdım. Soğuk ilacın aksine parmak uçlarımda yangınlar vardı, ilk defa birine dokunmuyordum ama neden her dokunduğumda sanki ilkmişçesine heyecanlanıyordum?

Aslında içimde ki his heyecandan kesinlikle uzaktı daha çok duygu içeriyordu fakat ben buna uygun tanım bulamadığım için ''heyecan'' olarak tanımlamayı seçmiştim. Sırtı yine geçen sefer olduğu gibi kasılmıştı, acaba acıtıyor muydum? Az önce acıtmadığını söylemişti, neden böyle kasılıyordu ki?

Kremi tenine çabucak yedirdikten sonra streci alıp dövme olan yere boylu boyuna sardım ve yere attığı tişörtü ona uzattım. Kalktığı gibi tişörtü giyindi ve bana doğru döndü. Griyle mavinin birbirine karışıp harmanlandığı gözleri içimi hem yakıyor hem de içimde ki her bir hücrenin buz bakışlarının etkisiyle donmasını sağlıyordu.

Soğuk Yangın|Devam EdecekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin