Chapter 11 'Who is Loueh?'

1.5K 97 73
                                    

Gece boyu beraberdik,bana bakmıştı,benimle ilgilenmişti. Benim gözlerime bakmış,ses tonunu sadece benim duymamı sağlamış,parmak uçlarını sadece bende gezdirmişti. Bunu en azından o an için yapmış olsa bile,bana bütün hepsini yaşattığı için ona minnettardım.

Beni kapının pervazından alıp yatağa taşımış,sargılarımı yeniden büyük bir özenle sarmış,yarama sürülmesi gereken batikonu sürmüş ve alnıma dudaklarını yerleştirip öpmüştü.

"Hayatımı kurtardın sanırım,he?"

Yüzümdeki korku hiç gitmemişti.Gülemiyordum. Tanrı biliyor ki çok korkmuştum. Sesim kısık çıkıyordu,koluna sanki biri beni çekecekmiş gibi sımsıkı tutundum. Kafamı omzuna yaslamış,yaklaşık yarım saat önce gördüğüm sahneyi unutmaya çalışıyordum fakat ben ne zaman göz kapaklarımı kapatsam beynimden bir şey o sahneyi bana tekrar tekrar yaşattırıyordu.

"Gidersin diye korktum,Harry çok korktum. Bir daha seni göremeyeceğim diye aklım çıktı. Benim dayanağım sensin. Baksana,kimim var ki? Sen de gitseydin eğer,artık hiç bir şey için gücüm kalmazdı."

Kocaman baş parmağını yanağımda gezdirirken göz yaşlarımı silmeyi de ihmal etmemişti.

"Tanrı şahidim olsun,Heaven. Seni zorunda kalmadıkça bırakmayacağım."

"Zorunda kalacağın zaman da gelecek mi?"

"Seninle tanıştığım ilk günden beri,seni bırakmak zorundaydım ben. Hiç bir şeyi bilmiyorsun. Ne gibi zorluklarla karşılaştığımı,her gece yattığımda beynimin bir kenarında hep,hep,yeniden ve yeniden aynı sahneleri gördüğümü,içimdeki özlemin ne kadar büyük olabileceğini,vicdan azabının hangi boyutlarda olabileceğini bilmiyorsun. Gecenin karanlığı beni yutarken,birde yetmiyormuş gibi sikik bir duygu eklendi buna.İsmini bilmediğim,belki de koymak istemediğim bir duygu. Beni deli ediyor,her zerreme yayılıyor gün geçtikçe. Orda kalmaya yemin ediyor."

Neyden bahsettiğini biraz bile olsa anlamamıştım.Gözlerimi kapattım. Hafifçe gülümsediğimde bana garip garip baktığını üstümde olan bakışlarından hissediyordum.

"Söz veriyorum,her şey iyi olacak."

Böyle bir söz vermek büyük bir şeydi. Sözlerimi şu ana dek hep tutmuştum ve eğer tutamazsam ben yalancı durumuna düşecektim. İçimden bir parça,gerçekten herşeyin düzeleceğini söylüyordu. Bir gün kalkacaktım,her şey bitmiş olacaktı. O gülümseyecekti, ve ben onun bu gülüşünü son nefesimi vereceğim ana kadar unutmayacaktım.

*

"Tanrım inanamıyorum,seni gördüğüme inanamıyorum. Louis beni nasıl buldun? Burayı nasıl buldun?"

Bacağımda hafif bir ağrı ile ve Harry'nin cidden neşeli sayılabilecek (?) sesiyle uyanmıştım. Gözlerimi araladım,saçlarımı sıkışmış lastikten kurtarıp içeri doğru yürüdüm. Pijamalarım belki 'kötü kız' terimine aykırıydı ama rahatlardı. Zayıf,Harry'den daha kısa,kumral mavi gözlü bir çocuk beni süzdü.

Ciddi anlamda süzmüştü. Bir kaç dakika bende takılı kaldığında etrafa bakma gereği hissetmiştim. Harry beni yanına çağırdığında el sıkışmam gerekiyor muydu bilememiştim,yine de düşüncelerimle çakışmak yerine ne yapmam gerekiyorsa yaptım. El sıkıştıktan sonra gerçekten tiz sayılabilecek ve bir erkeğe göre bayağı ince olan sesinle ince,küçük dudaklarını oynatmaya başlamıştı.

"Ben Louis,memnun oldum."

"Heaven,Louis benim çocukluk arkadaşım. Cheshire'dayken. Yaklaşık 5 yaşından beri tanıyorum onu. Bir ara birbirimizin izini kaybetmiştik ve.. Tanrım,gelmen beni mutlu etti."

Lustfulness  (Şehvet)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin