Üzerimde rutubet kokulu,hafifte nemli,kaşındıran bir battaniye ile uyandığımda boğazımın aşırı kuru olduğunu fark ettim.
"Hiç uyanmazsın sanmıştım." Liam koltukta hafif gerinerek söylediğinde etrafa bakınma gereği duydum. Küçük bir evdi,yüksek bir gökdelendeydik. Büyük ihtimalle meydana yakındı. Kafamı kaşıdım.
"Senin burada ne işin var,aslına bakarsan benim burada ne işim var."
"Bayıldın,eh bende Harry git diye gidecek değildim,değil mi?"
"Senin bir evin olduğunu bilmiyordum Liam."
"Var,Niall ile kalıyoruz. Harry bilmiyor burayı."
"Herkes ondan uzak kalmak istiyor bazen demek."
Hafifçe doğruldum,kahve bardağı vardı baş ucumda. Bir kaç yudum aldım boğazımdaki ölümcül kuruluk gitsin diye. Battaniyeyi kendime tamamen sardım.
"Çok üşümüşsün ateşin vardı. Bende Sep'i arayıp senin için ilaç sordum. Minoset'in iyi gelebileceğini düşündü."
Önümde ki hapı işaret ederek söyledi. Kafa salladım.
"Teşekkür ederim.Sep kim?"
Gözlerini kaçırarak mırıltı şeklinde cevap vermesinden onun özel biri olduğunu anlamıştım.
"Arkadaş."
"Sen arkadaşından sıkılma olur mu Liam?"
"Bunu senden duymama gerek yok,Heaven."
Ne kadar bana yardım etse de birbirimizi sevmiyorduk işte. Kafamı koltuğun sırt koyma yerine yasladım,gözlerim kapanıyordu ama içimde müthiş bir boşluk vardı. Kocaman bir nefes alıp ciğerlerimi doldurdum,o nefesle 10-15 saniye bekleyip ağır ağır verdim.
"Neyi yanlış yapıyorum? Onun üzerine mi gidiyorum? Bunaltıyor muyum?"
"Heaven,Harry'i elinde tutamazsın. O kimseye bağlı kalmaz,değişik biri o. Görmüyor musun adamı? İşine gelmediğinde biz bile yokuz. Onun bu yolu intikam üzerine kurulu ve sen onun intikam planlarını gerçekleştirmesine engelsin. Anla artık bunu. Hem daha küçüksün,unut gitsin."
Elbette. Unut gitsin demek kolay,kokusuyla uyuduğum ilk adamın,kadın olmama izin verdiğim tek adamın bana siktiri çekmesi,beni istememesi unut gitsin denilebilecek kadar kolay çünkü. İçimde ona karşı müthiş bir adanmışlık hissi vardı. İlk kez olmuştu,sönecek gibi bir şey değildi. Ellerinden,ayak bileklerine kadar seviyordum. Her ayrıntısını aklımda tutuyordum. Ona bakmak yerine onu ezberliyordum. Resim çizebilme yeteneğim olsa,her ayrıntısını tuvale yansıtabilecek kadar hemde.
"Olay benim isteyip istemememe kalmadı zaten Liam,neyse. Ben nerede kalacağım?"
"Evinde,o gidecek."
"Siz?"
"Biz de gideriz,Niall arada uğrar."
Kafa salladım. Kahvaltıyı 4 kişi ederken birden tek başıma edecektim yani. Ayaklarım hala üşüyordu tanrı aşkına kesin hasta olacaktım..
"Bana gelen mektup.. onu arayacağına söz vermişti. Arada ona hatırlatır mısın?"
"Unutmazsam,hatırlatırım."
"Eve gitmek istiyorum."
"Emin misin?"
"Benim babamın evi,gitmesi gereken ben değilim."
"Zaten senin geleceğini düşünüp çoktan çıkmıştır,battaniyeyi al ve arabaya geç."
Üzerime şal gibi sarıp arabasına geçtim. Gözlerimi halbuki 4-5 dakikalığına kapamıştım ve evin önünde olduğumu söylemişti. Bu kadar çabuk gelmemiz olanaklı mıydı yoksa cidden içim çok mu geçmişti? Sorumu yanıtlamadan bir şey daha eklemem gerekiyordu yapılacaklara; acil sıcacık bir banyo yapmak. Merdivenleri çıkarken kapının kilidini duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lustfulness (Şehvet)
FanficBakışları öylesine değildi. Öyle zeki bir adamdı ki, kelimeleri seçmek yerine bana anlatmak istediği şeyi gözlerinle yapıyordu. Bakışları öylesine anlamlıydı ki. Uzun süre o yeşil gözlere baktığınızda onunla içten içe konuşuyormuş gibi hissederdiniz...