Gözlerimi araladığımda ellerim üşüyordu,ayak uçlarımı hissedemiyordum. Sanki aylardır,yıllardır kocaman bir rüya içindeymişim de; gerçekliğe uyanmış gibiydim. Kalktım,hastahaneydi. Kokusundan da belli değil miydi zaten? Ellerim kan olmuştu.. İyi ama- Harry! Hastahane terliklerini giyip kalkacaktım ki elimdeki serum beni durdurdu. Çekip attım,iğne acıtmıştı ama zerre umurumda değildi. Bu hastahaneyi bilmiyordum,koşarak aşağı indim. Kayıt ve ödeme işlemleri ile ilgilenen güzel giyinimli kızlara sordum.
"Harry Styles,b-benim arkadaşım. O nerede? Nerede?"
"Bir saniye sakin olur musunuz? Ambulansla getirilen değ-"
"Evet,evet oyuz lütfen bilgi verin lütfen" Kız klavyeye ismini girene kadar saatler geçmiş gibiydi. Kalbimin acısı hiçe sayılacak gibi değildi. Ölmemişti değil mi? Ölmezdi,bırakmazdı beni. Gözleri kapandığında gelmişti tam turunculu ambulans görevlileri. Onlar işini bilirdi,Harry gitmezdi ki. En azından bana veda etmeden.
Kadın dudaklarını açtığında pür dikkat dinledim onu.
"Harry Styles..---Evet Bay Anderson-----Tamam teşekkürler." Telefonu kapatınca bana döndü.
"Ameliyatta,hala. Eğer 3 numaralı ameliyathaneye giderseniz hemşire bilgilendirecek. Geçmiş olsun"
Soğukluğundan şikayet edip hissetmediğim ayaklarım şimdi merdivenleri üçer üçer çıkıyordu. 'Ameliyathaneler' yazılı kata girer girmez beni bekleyen hemşireye döndüm. Göz yaşlarımı elbette ki tutamıyordum. Onun gidebileceği ihtimalini düşünmemiştim ki ben önceden. Onun olmayacağı ihtimalini,bana gülümsemeyeceği ihtimalini. Şimdi ise bazı şeyler için geç kalabileceğim aklıma geldikçe deliriyordum.
"Bayan Greenwich?"
"Evet Harry'e ne oldu? Bakın onu orada tutuyorsunuz ve.. O iyi mi?"
"Kurşunun girdiği yer yakın,yani şöyle söyleye-"
"İyi mi?"
bunu merak ediyordum,sadece bunu.
"Değil.Bakın beni dinlerseniz eğer?"
Kafa salladım. Dudağımı ısırıyordum.
"Ateşli silah yaralanmalarında giriş deliğinden çok,çıkış önemlidir. Erkek arkadaşınızın bedenini delmiş,çıkmış ve gitmiş. Düşünün,koskoca bir bedenden çıkmayı başarmış. Organlarında çok fazla zedelenme var,vücut derisinde,damarlarında. Kalbine yakın olmasından dolayı da daha kötü etki ediyor tabii ki. Bakın,kendinizi hazırlamanız gerekiyor. Yaşaması mucize olur. Ameliyat devam ediyor ama.. Üzgünüm bayan Greenwich,umudumuz yok. Şu an kendisi nefes alamıyor neredeyse. 4 saattir ameliyatta ama ilerleme.. malesef yok. Ben geri dönmeliyim. Gelişme olduğunda haber vereceğim."
Kadının dediklerinden beynim sadece "Yaşaması mucize" olan kısmı seçmişti. Ameliyathanenin kapısının önünde ki oturma yerlerine gidemeyecek kadar acizdi bedenim. Ayaklarım taşımıyordu ki gideyim. Olduğum yere çöktüm. Kahkaha atmaya başladım,kahkahadan sonra deli gibi ağlamaya.. Göz yaşlarım akıyordu ama silmiyordum. Kollarımı dizlerime,oradan da başıma yaslayıp bağırmaya başladım. İçimde ki o acıyı asla tarif edemezdim.
Kabullenemiyordu insan,nasıl yani lan diyorum kendi kendime. Ne demek bir daha istesen de,yalvarsan da onun gülüşünü göremeyeceksin. Ne demek bir daha ona sarılıp kokusunu nefesin yetene dek çekemeyeceksin. Ne demek 'ulan' bir daha yeşil gözlerine bakıp,teninin sıcaklığını hissetmeyeceksin? Kabullenebilir miydim bunu? Niall ve Liam'ı aramam gerekiyordu. Onlarda gelmeliydi belki bir şeyler yapardık. Başka hastahaneye sevk ederdik belki.
Kalktım ve koşturarak odaya çıktım,telefonunu da getirmişlerdi onun kıyafetleri ve evin anahtarı ile beraber. Telefonundan Liam'ı buldum.
"A-alo?" sesimden belliydi bitikliğim,düşmüşlüğüm. Endişelenmişti,ses tonundan anlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lustfulness (Şehvet)
FanfictionBakışları öylesine değildi. Öyle zeki bir adamdı ki, kelimeleri seçmek yerine bana anlatmak istediği şeyi gözlerinle yapıyordu. Bakışları öylesine anlamlıydı ki. Uzun süre o yeşil gözlere baktığınızda onunla içten içe konuşuyormuş gibi hissederdiniz...