Akşam yemeği için Niall makarna ve ton balıklı salata yaparken ben salonda konuşan Liam'ın telefonuna kulak misafiri olmuştum. Elimde ilaçları vardı Harry'nin,onları bırakmam gerekiyordu fakat Louis hakkında konuştuklarını duymuştum.
"Harry şuan iyi değil,yani eve geldi fakat ayaklanacak kadar iyi değil. Sağlığına kavuşur kavuşmaz işine devam edeceğini ve bunu yaparken araya birinin daha eklendiğini ikimizde biliyoruz. Ayaklanır ayaklanmaz doğduğuna pişman edecek onu."
"Elbette biliyorum, ama bir şey yapmayacağım. Louis hakketti,Harry her zaman benim arkamdaydı. O neyi yaparsa yapsın bende onun arkasındayım."
"Louis'yi öldürmekten beter edecek,sen bir şey söyleme. Ama nerede olduğunu bana gün gün haber ver. En azından ülkeden çıkmamasını sağla gerisini o halleder."
Telefonun kapanacağını hisseder hissetmez Harry'nin odasına girdim. Saçlarını toplamış camın mermerine oturmuş sigara içiyordu. Arkasından ilerleyip sert bi şekilde bardağı koydum.
"Kime lan bu atarın?"
"Kimseye,ilacını içsene."
"Ne oluyor?"
"Bir şey ol-"
Elindeki sigarayı camdan fırlatıp sigara dumanını pembe dudaklarını küçük bir 'o' şekline getirerek verir vermez kollarımdan beni tuttu.
"Sana neyin var diyorum. Bir daha demeyeceğimi biliyorsun."
"Ben artık bıktım."
"Heaven,ben bu konuşmaları bir daha duymayacağım. Kendin istedin bu hayatı,bana bok atma şimdi zaten hastayım inan bunlara tahammülüm zaten azdı,şimdi çok daha az."
Bazı olaylar insanları çok fazla etkiler ya hani; ölüm,doğum,hastalık gibi. Size yemin ederim Harry'i ölümden dönmek etkiler değişir zannediyordum ama gram değişmemişti. Gözlerimi devirdim.
"Sana bok attığım falan yok benim,sadece en azından artık olayların oturmasına şükrediyorum. Hayat hikayeni biliyoruz,babamı kaybettik,seni kaybediyorduk. En yakın arkadaşın-"
"O sikiği. Bir daha. Asla. Ama. Asla. Dudaklarının arasına. Almıyorsun."
Dişlerini sıka sıka zor bitirmişti cümlesini,koyu yeşil gözlerinle bana baktığında susmak zorunda kalmıştım. En azından şimdilik.
Bir süre kadar sessiz kalmak ikimizinde hobisiydi bu tür küçük tartışmalarda. Çünkü büyüklerinde ya ben dayanamaz çıkardım ya da o. Birbirimize 'yanlışlıkla (?)' baktığımızda ağır çekim pütürlü dilini parlak pembe dudaklarında gezdirip alt dudağını hafif dişledi, ve size yemin ederim hayatım boyunca birinin beni saniyeler için tahrik edeceğini tahmin etmezdim.
"Bugün yürümek ister misin?"
"Olabilir,ama Heaven inan bana şuan yürümek,çiş yapmak,ilaç içmek, yemek yemek ya da bunun gibi salak saçma şeylerden çok daha fazla istediğim bir şey var."
Bunun benimle ilgili olabileceği fikri beynimde dolandıkça göğüs uçlarımın hareketlenmesini engelleyemiyordum. Üzgünüm ama benim suçum değil,tamamen onun suçu.. O seksi çekici vücudu ve ses tonunla bile kızlığımı harekete geçirebilecek olan piç orospu çocuğunu deli gibi istemem kesinlikle onun suçuydu. Parmaklarımı kırtlatmaya başladım.
"Seni istiyorum,kızımı istiyorum. Kızımı şuan nefessiz sikmek istiyorum. Tadını tatmama izin ver" Poposunu camdan kaldırıp ellerini belime doladı tamamen,bir şey anlayamadan -yalan söylüyorum- ellerimi ensesine götürdüm ve ondan önce ben öpmeye başladım dudaklarını. Benimle sallana sallana zar zor kapıyı kilitlediğinde benim üzerimdeki ince kazağı çıkarıp atmış ıslak ama hala hasta olduğu için kabuklu dudaklarını boynumda gezdiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lustfulness (Şehvet)
FanfictionBakışları öylesine değildi. Öyle zeki bir adamdı ki, kelimeleri seçmek yerine bana anlatmak istediği şeyi gözlerinle yapıyordu. Bakışları öylesine anlamlıydı ki. Uzun süre o yeşil gözlere baktığınızda onunla içten içe konuşuyormuş gibi hissederdiniz...