Liam'a söylediği,yaptığı şeyden dolayı kızgındım. Alkol vücudumu tam terketmiş değildi,başım milyonlarca şeyle doluydu,hem ağrıyor hem 1 tonmuş gibi hisettiriyor, hem de dönüyordu. Liam sinirle yanıma geldiğinde doğrulmaya çalıştım."Onu neden çağırıyorsun,Liam onu görmek istemiyorum,onun varlığınla yaşamak istemiyorum anladın mı? Neden beni acınacak durumda gösteriyorsun?"
Yüzüme bakıp alay edici bir gülüşle gözlerinin önünde beni paramparça yapmıştı. Hissetmiştim.
"Acınılacak durumda göstermiyorum,zaten öylesin. Sana bunu en başından beri söylüyorum Heaven,benim tanıdığım başını eğmeyen bir kızdı. Şu an ise tanıdığım bir adam için,hemde inan değmeyecek bir adam için kendini heba eden aciz bir kız. Bu yüzden gerçekten acınılasısın."
2016; 2015ten farksızdı. Kesinlikle. Liam'ın kelimeleri beni bir kez daha incitse de artık tepki vermeyecektim. Hiç bir şey söylemeyecektim,kimseye bir şey kanıtlamayacaktım. Bu duruma düşmemi sağlayan o adamı affetmeyecektim.
"Heaven,iyi misin?"
Niall elinde hapla yanıma geldiğinde Liam hızlıca ayak ucumdan kalkıp içeri yöneldi.
"Liam Harry'le konuşuyordu,neler olduğunu biraz duyabildim. İçinde neler düşünüyorsun bir fikrim yok ama Harry'i biraz tanımışsam gelmeyecektir Heaven. Üzgünüm."
"Biliyorum,inan bu iki hafta içinde kendini bana tanıttı Niall. İnan bana. Yüzüme seni istemiyorum dediyse eğer,benim için o kadar yol katetmeyecektir."
İçimde ufakta olsa 'gelir belki?' ümidi olmazsa olmazdı,ki zaten baş kaldıran 'acaba?' duygum bunu dürtüp duruyordu. Başıma ne geldiyse duygularımdan gelmişti zaten,mantığımla hareket etmeyi öğrenseydim bunların hiç biri olmayacaktı.
Ben hapı içip bir kaç yudum ağzıma attığımda Niall'ın bile bana karşı tepkisinin değiştiğini görmüştüm. Ne yapmıştım? İçip,zıvanadan çıkıp bir çocuğun kucağında yiyişiyordum ve bu Heaven Greenwich'e uygun bir hareket miydi? Değildi. Liam'ın sözlerinin bana bu kadar koyma sebebi de zaten kelimesi kelimesine doğru olmasaydı,üzerime alınmasam bu denli içime işleyemezdi.
Kapı çaldığında aldırış etmedim,yattığım yatağın kenarındaki pencereden bakıp yağan yağmurun cama vuruşunu,insanların koşuşturmasını izledim. Kapıdan içeri gelen adımları duyduğumda irkilmiş,bir anda tüylerimin dikleşmesine izin vermiştim.
"Sanaymış."
Liam elinde ki sarı zarfı yatağa doğru atıp dışarı çıktığında gözlerimi kapattım. Yine aynı şey,yeniden..
Üstelik burada olmama rağmen,kendi evimde olmadığım halde biri beni izliyormuş gibi neredeysem mektuplar otomatik olarak bulunduğum yere geliyordu. Sinirle mektubu açtım.
"Ne var,ne?! Her şey yeterince kötü değilmiş gibi birde senin benim hakkımda yazdığın aptalca şeyleri okumak zorunda değilim! Tanrı aşkına gerçek olup olmadığını bile bilmiyorum bunları senin yazıp yazmadığından bile emin değilim! Yine neler saçmaladın acaba ha?"
Sinirle sarı zarfı yırtıp mektubu almak isterken içinden çıkan toka ; arasında sıkışmış saçlarla beraber kucağıma fırladı. Önce yutkundum ve bir anlığına titredim. Mektubu yavaş hareketlerle açıp okumaya başladım.
'Güzelliğim.. Baban bana bunu yolladı. Senin kumral,yeşil gözlü bir bebek olmanı çok istemiştim. Resimlerini yolluyordu,fakat sana ait bir şeyler istemiştim ondan. O da bana bunu yolladı. Saçlarının kokusu zarfın içini bile mis doldurmuş olmalı.. Bunu sana geri göndermemi istedi,mickey mause'lu tokam nerede diye tutturmuşsun,bende üzülme diye geri gönderdim. İçinden bir kaç tane saç teli çalmış olabilirim. Seni çok seviyorum canım kızım,hep seveceğim. Eğer bu mektuplar eline ulaşırsa üzerinde yazan adresi bul.. Baban bunları sana ulaştırıyor mu bilmiyorum.. Seni seviyorum cennetim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lustfulness (Şehvet)
FanfictionBakışları öylesine değildi. Öyle zeki bir adamdı ki, kelimeleri seçmek yerine bana anlatmak istediği şeyi gözlerinle yapıyordu. Bakışları öylesine anlamlıydı ki. Uzun süre o yeşil gözlere baktığınızda onunla içten içe konuşuyormuş gibi hissederdiniz...