Chapter 7 'You're a monster'

1.7K 108 28
                                    

Sabah uyandığımda sanki yatakta hareket etmek daha kolaydı. Yani,ağırlık yoktu ve bunun sebebi büyük ihtimalle yanımın boş olmasıydı. Gözlerimi araladığımda tahmin ettiğim gibi kimse yoktu. Parmaklarımı saçlarımın arasında gezdirdim, önüme gelen hafif kırvrılmış saçlar beni rahatsız etmişti.

Nereye gidebilirdi ki? Dün gece onun yanında uyumuştum. Belki de buna alışık olmadığı için kendini kötü hissetmişti. Ah! Siktir! En önemli kısmı nasıl atlayabilirim? Onunla öpüşmüştük.

Ciddi ciddi öpüşme eyleminin hakkını vererek hemde. İçeride kahvaltı yapıyor olabileceği ihtimaline karşı salondan mutfağa küçük bir tur bile yapmıştım ama yoktu. Çıkmış olmalıydı. Salonda asılı duran siyah saate gözlerimi iliştirdim. On bire geliyordu.

Telefonunu aramıştım ama açan olmamıştı. Merak ediyordum,nerede olabilirdi ki? Liam'ı tuşlayacakken aramızın onunla iyi olmadığını kendime tekrar hatırlattım, Rehberden 'N' Harfine gelip Niall'ı aramaya karar verdim. İkinci kez çaldığında İngiliz aksanlı bir ses konuştu.

"Heaven.Gelme. Harry iyi,gelme.Bak senden rica etmiyorum. Sana emir veriyorum gelme."

"Niall? Ne demek gelme? Harry nerede? O iyi mi? Niall?"

"iyi bir şeyi yok ama burada olmanı istemiyor. Liam'ı bile istemedi bende dışarıdayım.""

"Depodasınız, değil mi?"

"Sana gelm-"

Birden ayak uçlarımdan saçıma kadar ürperti hissetmiştim. Neden bunu diyordu? Kesin bir şey vardı. Kesin. O iyi değildi hissedebiliyordum. Aklınıza her zaman kötü düşünce gelir ya,benim de öyle oluyordu işte. Daha tam iyileşmemişti ki? Nasıl gidebilirdi nereye gidebilirdi? Ya yaralanmıştı ya da polisler Chuck'ı bulmuştu.

Ama o bu konuda profesyoneldi,bir pürüz çıkarmazdı hatta hiçbir şey çıkmazdı bu konu hakkında. Planlarını ona göre yapardı. Yere fırlattığı eşofmanını gördüm. Tanrım aceleyle gitmiş olmalıydı. Hemen üstümdeki pijamaları çıkardım. Elime ne bulduysam üstüme geçirdim ve Niall'ı dinlemeyerek depoya gitmek için taksi çağırdım.

-

"Babacığım"

"Ne var,Harry. Oyununla oyna."

"Baba,beraber oynasak? Hadi benim yangın kamyonumu sen al. O benim en sevdiğim ama olsun,sen al. Bende ambulansı alayım.Beraber yarışalım olur mu?"

"İşim var,odana git."

"Ama gemma ile bebek oynuyorsun. Benimle neden oynamıyorsun?"

"Ulan.O benim kızım."

"Bende oğlunum baba,değil miyim?"

"Siktir git,odana git. Defol. Seni görmek istemiyorum.Odana git dedim. Anne Cox! Şunu al."

4 Yaşımdan beri benden nefret eden,intikamımın en şehvetli kısmı ; Babam. Des Styles. Şuan karşımda. Yine o benden nefret eden gözler hiç değişmemiş. Benim ona olan nefretimse,yaşımın kaç katına katlanmış.. Ben babasına en sevdiği arabayı verecek kadar seviyordum onu. Oyunumda,en hızlı ve en güzel arabamı verecek kadar.Seninse beni dünyaya getirme amacın intikammış meğer. Bunu ödeyeceksin,Des. Bir çocuğun en sevdiği arabasını sana vermesini göz ardı edecek kadar zavallı olmayı ödeyeceksin.."

-

*

Depoya vardığımda yine dışarıda Liam ve Niall duruyordu. O manzaraya seyirci kalmayacaktım. Niall ile Liam'ın arasından sıyrılıp Deponun kapısını hızlıca açtım. Beni göremiyorlardı. Öyle dalmışlardı ki. Karşı karşıya durmuş birbirlerine bakıyorlardı sadece. Köşeye geçtim ve çöktüm. Depo çok büyüktü,büyük ihtimalle biri çekip gidene dek beni göremeyeceklerdi. Derin bir nefes aldım,onları dinliyordum.

Lustfulness  (Şehvet)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin