2 hafta geçmişti ve yavaş yavaş bu aptal odaya hapsolduğumu kabullenmeye başlamıştım.Birkaç kaçış yolu hakkında düşündüm ama hiçbiri gerçekçi olmadığı için pes ettim.Tabi ki bir yol vardı.Şu boyuna söyleyip durduğu ''onun olma'' seçeneği.Ama bunu kabul etmemin imkanı yok.Bana yapabileceği şeyleri düşünemiyorum bile.Tuhaf olan şey beni zorladığından beri odama pek gelmiyor.Bundan şikayet etmiyorum ama düşününce beni rahatlama aracı olarak görmüyor muydu? Her gün gelmesi filan gerekmez mi? Söylediğim gibi, benim için sorun yok, her akşam tecavüze uğramak gibi bir isteğim olduğu söylenemez.Her gün gelip yeni tişört bıraktıktan sonra gidiyordu.O saçma iç çamaşırında yaptığı gibi neden sadece banyoya bırakmadığını anlayamıyordum.Bu adam cidden garip.Odama gelip sadece çalışmamın nasıl gittiğini, ne yaptığımı filan soruyordu.Ve tabi ki o sırıtışı yüzünden hiç eksik olmadan benimle uğraşıyordu.Ama yine de beni bir şey için zorlamıyordu.Bazen bana çok yaklaşsa da sadece zinciri çekip üzerine filan düşürüyordu.Belim ve omuzlarımdaki birkaç rahatsız edici dokunuştan fazlası olmuyordu.Belki de şu sıralar gergin değildir.Sürekli şu 'rahatlama' kelimesini kullandığına göre belki beni sadece gergin olduğu zamanlarda kullanmak istiyordur.Ya da savunmaya geçtiğim için benimle uğraşamayacak kadar sinirleri bozuktur.Her neyse...Beni tekrar öyle bir şeye zorlamadığı için halimden memnunum.
Diğer günlerden farklı davranmasının 3.haftasıydı.Her zamanki gibi masamda oturup kitaplara gömülmüştüm.Merdivenlerden gelen ayak seslerini duyunca irkildim.Saat çok geç olmuştu o yüzden bugün gelmeyeceğini düşünmüştüm, Jenny de bu saatte gitmiş olmalıydı.Kitabı kapatıp arkamı döndüm ve içeri girene kadar bekledim.Beni tekrar korkutmasını istemiyordum.Her zamanki tamamen rahat ve sakin görünüşü yerine çok yorgun görünüyordu ve nedense gereksiz mutluydu.Kırmızı kafa sarhoş olmuş.Vücudunu yatağa sürükledi ve kendini attı.
''Buraya gel.'' Elini salladı.
Bir saniye için gidip gitmemeye karar veremedim ama sonra canımı sıkacak durumda olmadığını düşününce söylediğini yapmaya karar verdim.Dikkatlice yanına oturup onu izledim ve cidden komik duruyordu.Normalde onun hemen gitmesini istediğim için konuşma başlatmazdım ama bugün meraklıydım.
''Ne oldu? Kötü bir gangster olmak zor mu?'' Zinciri aramaya başladığında söylediğime pişman oldum ama yine de onu bulamayacak kadar sarhoştu.
''Beni teselli et.''
''Pardon?'' Şaşırdım çünkü böyle bir durumda onu rahatlatmayacağımı bilmesi gerekirdi.
''Berbat bir gün geçirdim ve rahatlatılmak istiyorum.Söylediğimi yap! Kaç haftadır sana iyi davranıyorum, sen de bana iyi davran!'' açıkladığında sesi neredeyse ağlamaklı geliyordu.
Gülsem mi bilemedim çünkü öncekinden çok farklı görünüyordu.Bana iyi davrandı diye ne isterse yapacak mıyım?
''Yanılıyorsun.''
Kafasını kaldırdı.
''Öyle mi? Sana komik derecede iyiydim, yani sesini kesip sen de bana iyi ol!'' bağırıp zinciri çekmeye çalıştı ama ulaşamadan elini ittim.
Şaşırmış bir şekilde bana baktı.Bunu yaptığıma inanamıştı.
''Şu an bana iyi olmayı kestiğine göre sana iyi davranmam için bir neden kalmadı.''
Konuşmadan zevk almaya başlamıştım çünkü kırmızı kafayı daha önce hiç bu kadar güçsüz görmemiştim.
''Ne? Sadece beni rahatlatmanı söyledim, yanlış bir şey yapmadım!'' kelimeleri ağzında yuvarladı.Zinciri yakalayamadığı için bana biraz daha yaklaşmaya çalıştı ama kafasını kucağımın önüne bıraktığında pes etmişti.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim.
FanfictionSeungri bir şirkette pazarlama asistanı olarak çalışan, işini seven biridir.Geçmişi nedeniyle sokak çetelerinden nefret eder.Ama bir tesadüf nedeniyle en acımasız çetenin üyelerinden biri olan Jiyong'la karşılaştığında iki şansı vardır: Onun olmak y...