Psikiyatristle konuşmaya başladığımdan beri iki hafta geçti.Önceleri onunla konuşurken biraz tedirgindim ama üçüncü buluşmadan sonra bana yardım ettiğini hissetmeye başladım.Yavaş yavaş etrafımdaki insanlar beni rahatsız etmemeye başladı; tokalaşmaya, insaları görünce irkilmemeye başladım.Yaşadığım şeyi asla unutamayacağıma emindim ama geride bırakmaya çabalıyordum.Hala bazı geceler kabus görüyordum ama ilk günlerdeki gibi dayanılmaz değillerdi.Zaten bir kabus gördüğümde tüm gece uyuyamıyordum ve bu gece de onlardan biriydi.Korkudan sıçrayarak uyandım.Saate bakınca daha sabahın beşi olduğunu farkettim.Neden bu gece olmak zorundaydı? Dün Jinu sonunda, eğer iyi hissediyorsam işe gitmemin sorun olmayacağını söyledi, ki şu an hiç iyi hissetmiyordum.Sıcak bir duş alıp odadan çıktım ve Jiyong genelde evde olmadığı için sessiz olup olmamaya karar veremedim.Dört gündür onu görmüyordum çünkü ben uyanıkken evde olmuyordu.Bir yandan Jonghyun'u aradığı için iyi hissediyordum ama bir yandan da hiç burada olmaması bana huzursuz hissettiriyordu.Varlığının beni rahatlattığını inkar etmiyordum, o evde yokken bir şeyler eksik gibiydi.Nedense böyle hissetmeye engel olamıyordum.
Mutfağa girip kendime kahvaltı hazırladığımda kapının sesini duydum.Kim olduğunu görmek için hızla mutfaktan çıktım ve Jiyong'u kapıyı kapatırken buldum.İç çekip ceketini çıkarınca üzerinde ne kadar kan olduğunu farkettim.Ama beni şaşırtan şey şişmiş yanağıydı, onu daha önce hiç yaralanmış görmemiştim, beni kurtardığında bile.Nereden geldi ki böyle?
''Hoşgeldin.''
Şaşırıp bana baktığında az öncekinden daha da kötü durumda olduğunu farkettim.İyice zayıflamıştı ve hiç sağlıklı görünmüyordu.Bacaklarına oturan pantolonu şimdi biraz bol duruyordu.
''Bu saatte neden ayaktasın?'' mırıldanıp oturma odasına doğru ilerledi, büyük ihtimalle odasına gitmek istiyordu.
''Kahvaltı hazırladım, bir şeyler yedikten sonra yatarsın.''
''Sadece uyumak istiyorum.'' tekrar iç çekti ve odasına giderken gömleğinin düğmelerini açmaya başladı.
Gözlerimi devirip kapısını açmak üzereyken elini tuttum.
''Ne kadar zayıfladığını farkettin mi? Bir şeyler yemen gerek.'' Odasına girerse peşinden gidemezdim o yüzden eline dokunduğumda gelen rahatlık hissini görmezden gelip şansımı denedim.
''Önce duş almam gerek.'' kapıyı açtı.
''Odada kalmayacağından nasıl emin olabilirim?''
Aniden güldü.
''Söylediklerimi dikkate almanı sevdim.'' sırıtışı kayboldu. ''Söz veriyorum, birazdan gelirim.''
Yavaşça elini bırakıp içeri girmesine izin verdim.15 dakika geçtikten sonra gelip gelmeyeceğini merak etmiştim ki ıslak, karışık saçları ve bol kıyafetleriyle mutfakta belirdi.Benden daha güçlü olduğunu biliyordum ama her an bir yerini kırabilirmişim gibi duruyordu.Bu şekilde nasıl dövüşüyordu? Çok yorgun görünüyordu.İç çekip oturdu ve tembelce yemeye başladı.Tam o anda kollarından birinin de yaralı olduğunu gördüm.Derin bir kesik gibi görünmüyordu ama yine de ciddi bir şey gibiydi.
''Yaralanmışsın.'' şişmiş yanağına bakarak söyledim.
''Bir şey yok.'' mırıldandı.
''Bir şey yok mu? Sen yaralanmazsın.Şimdiye kadar üzerinde bir çizik bile görmemiştim ama şu an yumruk yemiş ve bir bıçakla dövülmüş gibi duruyorsun.Yaralarını temizlemen gerek.''
''Bir şey yok.'' tekrarladı.
''İlk yardım çantan nerede?''
''Gerçekten, ben--''
![](https://img.wattpad.com/cover/47576161-288-k782845.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim.
FanficSeungri bir şirkette pazarlama asistanı olarak çalışan, işini seven biridir.Geçmişi nedeniyle sokak çetelerinden nefret eder.Ama bir tesadüf nedeniyle en acımasız çetenin üyelerinden biri olan Jiyong'la karşılaştığında iki şansı vardır: Onun olmak y...