Gerçek Şans

3K 133 102
                                    

Bugün o gündü.Taeyang beni kız arkadaşının babasının evine götürecekti.Jiyong hala bu fikri pek sevmese de, gideceğim konusunda anlaşmıştık.Jiyong izin verdikten sonra, Taeyang'la karşılıklı oturup her şeyi konuşmuştuk.Önce Seunghyun'dan izin almamız gerekmişti, saçma bulsam da, bu sadece bir akşam yemeğiydi.Tabii ki tehlikeliydi çünkü polis kaynayan bir eve gidecektik ama bizi vuracak falan halleri yoktu.Zaten kim olduğumuzu bilmeyeceklerdi.Taeyang izni aldığında Jiyong hiç hoşnut gibi değildi, büyük ihtimalle Seunghyun'un izin vermeyeceğini düşünmüştü, çünkü kimlikleri açığa çıkabilirdi.Ama diğer çete hakkında bir şeyler bulma olasılığımız olduğu için Seunghyun izin verdi.

Kardeşi gibi rol yapmayacağıma karar verdik çünkü Jiyong ve Taeyang yalan söylemekte çok iyi olmadığımı düşünüyordu.Bunun doğru olduğunu bilsem de sesli söylemelerinden hoşlanmıyordum.Taeyang kız arkadaşına kardeşinin sevgilisini getireceğini söylemişti çünkü kardeşi içine kapanık biriydi ve yeni insanlarla tanışmayı sevmiyordu.Jiyong'la ikimiz bunu duyunca gülmeden edemedik.Bu, şimdilerde siyah saçlı, katil hiç de utangaç falan değildi.Kardeşiyle nasıl tanıştığım ve ne kadardır birlikte olduğumuz konusunda bir hikaye kararlaştırdık.

Taeyang'ın söylediğine göre Hyorin babasından pek hoşlanmıyordu.Ona işini bırakmaması için çok ısrar etmişti ve bu işi sevmediği için babasından soğumasına neden olmuştu.Kızın işini düşününce Taeyang'ın Kore'deki en büyük çetede yer alması cidden çok ironikti.

Siyah dar paça pantolonun üzerine v yaka beyaz bir tişört giydim ve son olarak gri bir ceket buldum.Saçım açık kahverengi gibi bir renge boyanmıştı, çünkü çok dikkat çekmemem gerekiyordu, Jiyong öyle söyledi.Sarı çok hoşuna gitmişti ve yemek biter bitmez tekrar sarı yapacağımı da ekledi.Başımı hafifçe çevirip, boynumdaki dövmeye baktım.Şimdi normal bir barış sembolü gibiydi, geçici dövme olarak eksik çizgiyi ekletmiştik.Jiyong yine pek hoşlanmamıştı.Polisin işareti hakkında bir şey bilmediğinden emin olsa da, yine de durumu olduğundan daha tehlikeli hale getirmek istememişti.Tüm hazırlıklar boyunca ortalıkta sinirli sinirli dolaştı.Hazırlanıp odadan çıktığımda da ifadesi aynıydı.Beni baştan aşağı süzüp sinirli bir şekilde iç çekti.

''Ne?'' Cevap vermeyeceğini bildiğimden gözlerimi devirerek sordum.

Somurtmaya devam edecekti.Aslında ona karşı bir şeyler hissettiğimi kabul etmeye başlamıştım.Kendimi istemediğim gibi davranmaya zorlamıyordum.Bunu yapmaktan bıkmıştım.Hislerimi kabul edip onlarla yaşamaya devam etmem gerekiyordu.Benden hoşlanıp hoşlanmadığından emin olamıyordum çünkü tavırları sürekli değişiyordu.Zaten asla bilemezdim çünkü duyguları hakkında konuşan bir tip değildi.Benden hoşlandığını söylemesini istiyor muydum, emin bile olamıyordum.Her şey birbirine karışmıştı ve hala ona karşı bir şeyler hissetmemin sağlıklı olduğuna emin değildim.Ait olmadığım bir dünyaya çekilmiştim ve şimdi Jiyong'un bulmak istediği adam hakkında ipucu bulmaya bile çalışıyordum.En kötü kısmıysa bununla bir problemim olmamasıydı.Yardım etmek istiyordum.Jiyong'tan hoşlanmak beni bencil birine dönüştürmüştü çünkü bu gece yapacağım şeyin yanlış olduğunu bilsem de, yapmak istediğim için yapıyordum.Ama bu kısmı pek düşünmemeye çalışıyordum.Şimdiden delirmeye niyetim yoktu.

Aniden boynuma dokundu, baş parmağını eklediğimiz çizginin üzerinde gezdirdi.Bir an için bir şey söyleyecek sanmıştım -dikkatli ol gibi bir şey söylemek istiyor gibiydi- ama söylemedi.Telefonu titredi ve elini çekip mesaja baktı.

''Taeyang aşağıda bekliyor.''

Bugün farklıydı.Endişelendiği belliydi ama söyleyemiyordu.Önceden onun 'oyuncağı' olduğumu, başkasının beni alamayacağını gayet normal bir şeymiş gibi söylerdi, ama şimdi söylemiyordu.

Benim.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin