İşteki ilk günüm tahmin ettiğimden daha iyiydi.İnsanlar ben farketmeden yaklaştığında hala kendime engel olamayıp kötü hissediyordum ama normal davranmaya çalıştım.Daesung'un sürekli yanımda olması çok yardımcı oldu, böylece hiç yalnız kalmadım.Öğle yemeği yerken ona Jinu'yla iyi bir enerji yakaladığımızdan bahsettim ama tamamen iyi olmadığımı farketmişti.Tekrar işe döndüğümüzde günlük şeylerden zevk almaya başlamak güzel hissettirdi.Normal bir gün.Bu bana yaşadığım hayatın nasıl olması gerektiğini hatırlatmıştı.Ama aniden telefonum titredi ve derin bir iç çektim.
Merkezdeyim, işten sonra Seungchan seni de buraya getirecek.
''Sorun ne?'' Daesung sandalyesine yaslanıp bana baktı.
''Jiyong.Her zamanki gibi.''
''Ne yaptı?''
''Merkezdeymiş.''
''Oh, cidden mi? Bir şey bulmuş olmalılar.''
''Ama evde kalacağına söz vermişti.''
Sandalyesiyle yanıma uçup bana dik dik bakmaya başladı.Neye şaşırdı?
''Bekle! Dur! Sana söz mü verdi? Söz verdi.Sana.''
''Evet ama gördüğün gibi...Umursamadıktan sonra ne farkeder ki?'' telefonumu masaya koydum.
'Ne--'' sesini yükselttiğinde şaşkın şaşkın ona baktım. ''Ne demek ne farkeder? Jiyong-hyung söz vermez! Eğer bir şeyi yapamayacağını biliyorsa hayır der ve geçer.Tanrım! Bu çılgınlık!''
''Sakin olur musun?''
''O her zaman canı ne isterse onu yapar! Yani söz vermek onun için konu dışı!''
''Eğer tutmuyorsa söz sayılmaz.''
Sözünü tutmaması cidden canımı sıkmıştı.Keyfine göre hareket edeceğini tahmin etmeliydim.
''Seungri-ah, ister inan ister görmezden gel ama onu gerçekten değiştiriyorsun.Ve o da seni değiştiriyor.''
Yine aynı konu hakkında konuşuyordu ve ben yine emin değildim.Onu gerçekten değiştiriyor muydum? Evet, ben değişmiştim.Ama ya o? Önceki gibi korkunç davranmadığı doğruydu ama yine de...
Günün geri kalanı çok çabuk geçti.Patronum yokluğumda birikmiş işlerden bahsedip çok fazla hasta olduğumu ve kendime dikkat etmem gerektiğini söyledi.Aslında kızgın olmadığı için şaşırmıştım.Onunla kim konuştu ki? Daesung mu? Jiyong mu? Ya da merkezdeki doktorlardan biri rapor falan mı gönderdi?
Patronum mor saçlı birinden bahsedince sorumun cevabını almış oldum...
Jiyong bir arkadaşım gibi davranıp olayı halletmişti.
Ben işten çıkmak için hazırlanırken Daesung aniden ayağa kalktı.
''Sende mi çıkıyorsun?'' Asansöre doğru yürüdüm.
''Evet, merkeze gitmeden evden bir şey almam gerek.''
''Sen nasıl---''
''Hyung bana mesaj attı, Jiyong hyung senin evde yalnız kalmanı istemiyormuş.''
''Pardon?''
''Çok tatlı değil mi?'' sırıttığında gözlerimi devirdim.
Seungchan ve yanında Daesung'un koruması olduğunu düşündüğüm biriyle karşılaştığımızda bu kez sadece Daesung'a değil bana da selam verdiler.Bu garipti.Yeniydi.Daesung'a el sallayıp arabaya bindim.
''Kaç yaşındasın Seungchan?'' Konuşma başlatmaya çalıştım ama o sadece yola odaklanmıştı.
''Hadi ama, burada arkadaş canlısı olmaya çalışıyorum.''

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Benim.
FanfikceSeungri bir şirkette pazarlama asistanı olarak çalışan, işini seven biridir.Geçmişi nedeniyle sokak çetelerinden nefret eder.Ama bir tesadüf nedeniyle en acımasız çetenin üyelerinden biri olan Jiyong'la karşılaştığında iki şansı vardır: Onun olmak y...