İzin

2.7K 147 94
                                    

Uyandığımda beklediğim gibi gitmişti.Yavaşça doğrulup gözlerimi ovuşturdum.Artık böyle uyanmalara alışmalı mıyım? Dün gece bir türlü uyuyamamıştım çünkü bana anlattıklarına inanamıyordum.Her uyumaya çalıştığımda Jiyong'un söyledikleri aklıma gelmişti.Ailesinin onu evde öylece bıraktığına inanamıyordum.Eğer başları beladaysa onu da yanlarına alabilirlerdi.En azından bir yurda filan bıraksalardı.Ama o yaştaki bir çocuk evde öylece bırakılmamalıydı.Bu hikayede bir şey canımı sıkıyordu.Bir şeyler uyuşmuyordu.Bana yalan mı söyledi? Ama dün geceki davranışlarını düşünürsem hiç yalan söylüyor gibi değildi ve inanın o şekilde rol yapması imkansız.Kesinlikle doğruyu söylüyordu.Belki de sadece bana bütün hikayeyi anlatmamıştı.Bir anda aklıma dün gece sandalyede nasıl oturduğu, başını dizlerinin üzerine koyuşu geldi.Bu kadar kırılgan biri olduğu aklımın ucundan bile geçmezdi ama o an sadece üzgün ve kırgın görünüyordu.Herkese gösterdiğinin tam tersi.Bu yönünü bana gösterdiği için iyi hissetmekten kendimi alıkoyamıyordum, çünkü onu o şekilde gören bir tek ben vardım.Beni kaçırıp birçok şeye zorlayan birinin böyle bir yanının olması çok garipti.Ve şimdi o yanı görüp duruyordum.Tabi ki de bana yaptığı şeyleri unutmamıştım ama ne zaman onu kötü adam olarak düşünmeye kalksam aklımda canlanan tek şey ailesinin onu da yanlarında götürmesini bekleyen bir çocuk oluyordu.İç çektim.Sendroma filan mı girdim acaba?

Bir anda ofisten Jiyong'un sesini duydum.Büyük ihtimalle telefonla konuşuyordu ve dürüst olmak gerekirse onunla şu an karşılaşmak istemiyordum.Hala dün gece hakkında ne hissetmem gerektiğini bilmiyordum.Ondan nefret etmem gerekiyordu, tamam onu sevmiyordum ama şu an tamamen nefret de etmiyordum.Düşündüğüm kadar kötü biri olmadığını görmek içimdeki nefreti yok ediyordu.

Sesi kesilince gittiğini düşünüp yataktan kalkıp banyoya gittim.Duş aldıktan sonra aynada kendime baktım.Cidden güzel bir zevki vardı.Önce saçlarım garip gelmişti ama şimdi sevmeye başlamıştım.Mutfağa gidip bir şeyler atıştırırken Jenny'nin temizlik kıyafeti giydiğini gördüm.

''Temizlik görevlileri gelmedi mi?''

Gülümsedi.

''Sana da günaydın.Ve geldiler ama burada onları ilgilendirmeyen iki yer var.Oppanın dolabı ve mutfak.''

''Anladım..'' başımla onayladım.Garip adam.. '' Önce senden bir şey isteyebilir miyim? Markete gidebilir misin? Jiyong benim sevdiklerimi yediği için bunları yemek zorunda kaldım.'' tabağımı gösterdim.

''Oh, tamam, birazdan gideri----Bekle, ne!?'' bir anda bağırınca neredeyse sandalyeden düşüyordum.

''Ne!?'' bende ona bağırdım.

''Az önce ona Jiyong dedin, kırmızı kafa değil.'' sırıtmaya başladı.

Haklıydı.Cidden ona kendi ismiyle hitap etmeye başlamıştım.Ne zamandan beri? Bir anda bunu farkedince yanaklarım ısınmaya başladı.

''Hayır, demedim.''

''Dedin.''

''İyi, dedim, ne olmuş?''

''Ona ismiyle seslenmeyi sevmediğini sanıyordum.''

''Evet---- Her neyse, belki de iyi biridir.''

Gözleri parladı.

''Dün gece onunla konuştun değil mi? SANA ANLATTI DEĞİL Mİ?''

''Yine panikliyorsun...''

Ağzını kapattı.

''Anlatmış olabilir---- tamam anlattı.En azından bir kısmını.Ama sana söyleyemem.Sadece haklısın.Unutamadığı ve onu üzen bir şey var.''

Benim.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin