5 - Beni mi?

5.4K 337 40
                                    

Liste konusunda gayet ciddiydim.

Yiğit, Can ve de eğlence olsun diye Ömür'ü alt alta yazdım, kriterleri belirlemek için kafa patlatmaya başladım.

Sadık olmak, mizah anlayışı, görünüş, çekicilik, ve de Ömür de azıcık puan alabilsin diye çalışkanlığı kriter olarak sıraladım.

Sadıklıktan başlayalım.

Yiğit'i pek tanımadığım için sadece Ömür'ün söylediklerinden yola çıkarak 10 üzerinden 5 verebilirim. Ömür ise 10 üzerinden 2 aldı. Gelelim Can'a. Can'ın bütün ihtiraslı(!) aşkları gözlerimin önünde yaşandığı için bu konuda net bir fikrim var. Can ilişkilerde berbattır, bunun kıyasını ise Ömür kerizinden bile daha çok kalp kırmasından yapabiliyorum. Ömür'ün bile bir Sinem'i varken Can'ın takılıp kaldığı tek kişi bile olmadı. Tek tabanca. Sana puanım sıfır kanka.

Mizah anlayışı kısmında ise Yiğit konuşmasa da bana güldüğü için 5'i kapmakta. Ömür 1. Can burada başka bir yerde, hakkını vermek lazım, paspas yaparken beklemediğim kadar eğlendik, 8 points.

Ben n'apıyorum ya?

Ne kadar saçmaladığımı bilsem de kendimi devam etmekten alıkoyamıyorum çünkü yakışıklılık ve çekicilik kısmına geldim.

Öncelikle Ömür'e iki alanda da sıfır vererek başlamak isterim.

Yakışıklılık deyince Yiğit temizinden bir 10 alır. İnanılmaz yakışıklı. Kumral ten, açık kahverengi saçlar, yeşil gözler, uzun boy, erkeksi bir surat... Çok yakışıklı o kadar yakışıklı ki insan onu görür görmez... neyse burda kesebilirim. Can ise sevimli suratı, dağınık siyah saçları, boncuk siyah gözleri, bembeyaz teni ve uzun boyuyla benden ancak 8 alabilir.

Ama çekiciliğe gelince işler değişiyor sanki. Daha doğrusu Can bana ilk gülümsediği an değişti. Daha önce de güldüğünü gördüm daha doğrusu gördüm sandım ama birer sırıtıştı onlar. İlk kez gerçekten güldüğünde içimde bir kıpırtı hissettim. Tabi aşk olduğunu sanmıyorum, aşık insanlar oturup erkek puanlamazlar heralde.

Of bilmiyorum. Yiğit'i tanımıyorum belki ondan çekicilik konusunda pek bir şey diyemedim. Ama iki hafta öncesine kadar da Can'dan nefret ediyordum. (hala ediyor da olabilirim, pazartesi günkü davranışlarına göre değişecek durum)

Of! Bilmiyorum. Hem de hiç bir şey. Derdimi şeyedeyim.

***

Pazar günü Ömür'ü zorla bizim ordaki parka getirttim. Olanları anlattım. Daha şaşırması bitememişken eline listemi tutuşturdum. Biraz inceledikten sonra bomboş bir ifadeyle yüzüme baktı.

-Zeynep burada ben niye varım?

-Of eğlence olsun diye koydum seni, bırak onu şimdi!

Gülerek listeyi incelemeye başladı.

-Eğlenebildin mi bari?

Suratı birden asıldı.

-BEN NEDEN HER ŞEYDEN SIFIR ALDIM?

Kağıda doğru saklanır gibi, iyice eğildim.

-Neden ki, bak çalışkanlıktan 10 aldın.

Kağıtları yüzüme yedim.

Biz didişirken oturduğumuz bankın baktığı yolda bir araba önümüzde durdu. Siyah spor bir arabaydı (arabalardan hiç anlamamak). Camı açıldığında içerden bakan Yiğit'di. Yüzündeki ifade pek memnun olmadığını söylüyordu. Kafasıyla içeri gel der gibi işaret etti. Ömür'e baktım, git der gibi kafasını salladı.

İnsan gitme der, arkadaşını merak eder elin arabasına biniyor diye.

Yolun karşısına geçip arabaya bindim.

-Hoşgeldin. Bir süredir sizi izliyordum.

Röntgen?

-Tesadüfen mi bizi gördün?

-Evet. Ama isabet oldu. Önce sakin bir yere gidelim.

Yolda sessizdik. Sonra dizilerde görüp saçma bulduğum 'arabayı deniz kenarına çekip konuşma' aktivitesini gerçekleştirmek üzere arabayı bir yere park etti. Bana döndü.

-Ben seni aklımdan çıkaramıyorum Zeynep.

Beni?

-Sana gelip gelmeme konusunda kendimle savaşıyordum ama seni orada arkadaşınla konuşurken görünce elimde olmayarak seyrettim seni. Ben öyle romantik bir adam değilim. Sürekli sıkılıp sevgili değiştiririm.

-Böyle devam.

Yiğit önce güldü, sonra devam etti.

-Sana kendimle ilgili en kötü şeyleri söylemeden şimdi söyleyeceklerimi söyleyemezdim. Birlikte yapabileceklerimizin kısıtlı olduğunu hala düşünüyorum. Çok çocuksun benim için. Ben kendimden büyüklerle birlikte olmaya alışkınım.

Durdu, gülümsedi, gözlerimin içine baktı.

-Ama sen başkasın. İlk benimle konuştuğun andan beri yanındayken farklı hissediyorum. Yanına ikinci kez özür dilemek için gelmedim aslında. Seni görmek için geldim. Seni o montunla görünce...

Kendini tutamayarak güldü. Sonra ciddileşti, saçıma dokunup kulağımın arkasına götürdü.

-Seni bir şeye zorlamak istemiyorum. Küçüksün, ilişki tecrüben yok, alışık değilsin. Sevgilim ol diyemem.

Ne konuşuyor bu ya tecrübe falan?

-Ama görüşelim. Tanıyalım birbirimizi. Sevgili olamasak da bir şekilde hayatımda olmanı istiyorum.

Boş boş suratına baktım, güldü.

-Hadi konuş, bir şeyler anlat. Seni dinlemek hayatımın en büyük zevklerinden biri oldu. Mahrum etme beni.

Normalde laf sokmak isterdim böyle şeyler duyunca ama o an sadece gülümsedim. Ve dediğini yaptım. Okulda yerleri paspaslamaktan tut da sabahları okula gidiş şeklime kadar her şeyi anlattım. İnanılmaz bir şekilde ilgiyle dinledi, sorular sordu.

İtiraf: Bana bakışını çok beğeniyorum. Sanki söylediğim her şey önemsizmiş ama söyleyen ben olduğum için önemliymiş gibi ne bileyim, en saçmaladığım anda bile çok tatlıymışım gibi. Gerçek olamayacak kadar güzel. Ben ben değilim şu an, biraz kendime gelmem gerek. Uyu, uyu, uyu.


***



Babam yine ite kaka indirmeye çalıştı yarı uyuklayan beni. Tek gözüm kısık babama baktım.

-Gerçekten en tatlı sabahlar senle başlıyor baba.

Arabadan indim. Çantamı yerde sürükleyerek yarı kapalı gözlerle okul girişine doğru yürürken kapıda Yiğit'i gördüm. Arabasına yaslanmış gülerek bana bakıyodu.

-Gerçek misin?

Gerçek olamayacak kadar güzelsin şeklinde asılmak için değil gerçekten bilgi amaçlı sordum, çünkü yarı uyur halde olduğum için rüya olduğundan şüphelendim. Ne kadar ciddi sorduğum yüzümden belli olmuş olucak ki Yiğit kahkaha atarak yanıma geldi, yanağımdan öptü.

-Çok gerçeğim hem de.

-Ne işin var senin burda bu saatte?

-Sana uyku hizmetine geldim. Sen bir saat benim arabamda rahatça uyuyacaksın, ben de seni seyredeceğim.

-Yarısında çıkma da.

Yiğit güldü, kapıyı açıp binmemi bekledi. Kendi de bindikten sonra dönüp bana baktı.

Uyumadım, dinledim. Bu sefer o konuştu, okulunu derslerini anlattı. Başarılı bir öğrenci olduğundan bahsetti, imrendim. Gitme vaktim gelince de birlikte indik, tekrar yanağımdan öptü veda ederken.

Tam o sırada okula doğru yürüyen Can'la göz göze geldik. O an bir saniye için dünya durdu.

Sonra oldukça sıradan bir şekilde dönmeye devam etti, Can umru olmadan yürüdü gitti ben de ardından okula doğru yürüdüm.

Kime Ne?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin