10 - İçimde Kelebekler

3.1K 377 141
                                    

'Acı çekme karşısında, hiçbir zaman aşık olduğumuz zamanki kadar savunmasız değiliz.' Sigmund Freud


Can beni evden aldı.

Birlikte sinemaya gittik önce. Etraf onu tanıyan insanlarla dolu. İmza isteyen, fotoğraf çektirmek isteyen... Bunaltıcı. Ama hoşlanan için rüya gibi bir şey olsa gerek.

-Baş başa olabileceğimiz bir yere gitmek ister misin?

Gülümsedim.

Çok tenha bir çay bahçesine gittik. Yaşlı teyzeler, amcalar ve biz vardık. Bedenen olmasa da ruhen onlardan biriyim ben de. Uzun süredir muzurluk yapacak enerjiyi bile bulamıyorum kendimde. Yolda önüme gelen taşa ufak bir tekme attım.

Ve taş havalanıp masadaki teyzenin çayının içine lok diye düştü.

Nasıl ki Midas dokunduğu her şeyi altına çevirir, ben de dokunduğum her şeyi maskaralığa çeviriyorum.

Teyzenin yanına gidip bin kere özür dileyip affedildikten sonra masaya oturduk. Can hala gülüyordu.

-Can gülmesene ya amca görecek.

-Ama Zeynep ben senin kadar bela çekenini görmedim be güzelim.

-Göremezsin de zaten, özel hisset kendini.

Güldü.

Havadan sudan, diziden, derslerden konuştuk. Seneye konservatuara girmeye kararlı olduğunu söyledi. Dizi de bitmek üzereymiş, bi kaç başka projeden teklif gelmiş. Hepsini gözlerinde büyük bi hevesle anlattı. Çok mutlu oldum, hayatta onu böyle hissettiren şeylerin olmasına. Çünkü gün sonunda kesin olan bişey vardıysa o da ona bu hisleri benim yaşatamayacağımdı.

Can'a karşı eskisi gibi hissetmediğime eminim.

Hatta Can'a karşı hiç bir şey hissettim mi yoksa kendimi mi kandırdım onu bile bilmiyorum.

Kendimi kandırmanın bir önemi yok ama Can'ı kandırmış olmak beni yaralayan.

Ama insanlar mükemmel değil, ben hiç değilim.

Yanlışlar yaptım, şu an da bir başkasının ortasındayım.

Bu seferki çabuk bitecek.

Can'la bizim evin kapısında ayrılacakken beni öpmek için eğildi. Geri çekildim.

-Can...

Gözlerini yumdu.

-Söyleme.

Yutkundum. Gözümden iki yüzlü bir gözyaşı döküldü.

-Özür dilerim.

Gerçekten de özür dilerim.

Her şey için.


***


Çok durgunum. Hep durgunum bu sıralar.

Serdar endişeyle baktı bana geçen gün, hasta olduğumdan bile şüphelenmiş. Demek endişe verecek kadar garip duruyorum dışarıdan.

Kafedeyse garip şeyler oluyor. Sürekli Yiğit geliyor ve beni görmüyor bile. Sürekli Esin'in peşinde.

-Esin bu manyağın derdi ne? Neden sürekli burda?

-Bu çocuğun olayı reddedilmek bebeğim. Peşinden ayrılmıyor reddedince.

-Kendini bir şey sanma diyorsun yani.

Güldü.

-Saçmalama. Eh ama sanmazsan da fena olmaz.

Kime Ne?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin